Her şeyiyle farklı bir seçim yaşadı Türkiye. 12 Haziran seçimlerini artıları eksilerinden daha fazla olan bir seçim olarak kodlamak gerekecek. Çünkü bilanço bunu gösteriyor. Partiler uzun yıllardan sonra ilk kez bu kadar geniş ölçekli rasyonel siyaset yaptılar. Laiklik- irtica gibi soyut tartışma alanlarına savuran kavramlar yerine, birey ve toplumun yaşam kalitesini etkileme potansiyeli olan somut kavramlar üzerinden bir siyasi rekabet sürdürüldü. Halk bu siyaset yöntemine canlı ve coşkulu karşılıklar verdi. Meydanlar doldu taştı. Ve dün Türkiye'nin önüne sandık kondu. Günün sonunda, Türk halkı kararını verdi. Bu karar Türkiye'nin önümüzdeki on yıllarının bir bakıma istikametini belirleyecek. Bu yazı seçim akşamında yazılıyor. Seçim sonuçları araziden hızla akmaya başladı. Aslında ben tecrübelerimden biliyorum ki, sandıkların yüzde 30'nun sonuçları, ortaya çıkacak genel tabloya dair bize doğruya yakın bir tahmin yapma imkı verir. Genel seçimler için 50 milyonu aşkın seçmen sandık başına gitti dün. 85 seçim çevresinde 199 bin 207 sandıkta oy kullandı. Bağımsız adaylarla birlikte toplam 7 bin 660 milletvekili adayı seçimlerde yarıştı. İşte 12 Haziran seçimlerinin erken sonuçları:
AK Parti yine başardı
Herkes bir tahmin yapıyordu. Kimileri Ak Parti'nin yüzde 40'ların altına düşeceğini, kimileri yüzde 50'nin üzerinde oy alacağını söylüyordu. Sonuçlar bu tahminlerin ikincisini doğruladı. Bu yazdığım saat itibariyle sandıkların yaklaşık olarak yüzde 85'i açılmıştı. Ve Türkiye'nin önünde Ak Parti'nin 3. kez kazandığı muazzam bir seçim sonucu duruyor: Yüzde 51. Yani bu ülkede yaşayan her iki kişiden birisi AK Parti'nin politikalarına ve Başbakan Erdoğan'a açıkça güven duyduğunu gösteriyor. Ayrıca bu sonuç çok partili siyasi hayatımızda DP'den sonra AK Parti'nin 3 kez üste seçim kazanmasını ifade ediyor ki, bu yönüyle de çarpıcıdır. Diğer yandan, meselenin oran boyutu tam bir muzafferiyet sergilemekle birlikte milletvekili sayısı AK Parti için bu kesin zaferi perçinleyen bir sayıyı ifade etmiyor. Belli ki AK Parti'nin meclisteki sandalye sayısı 330'un altında kalacak. Bu durumu, özellikle anayasa yapım sürecinde AK Parti'yi sıkıntılı günlerin beklediğinin habercisi olarak görmek mümkün.
CHP: Kesin bir başarısızlık
CHP konusunda bir hayal kırıklığı yaşandığı çok açık. Geçen genel seçime göre oyunu yüzde 5 civarında arttırmış olması hayal kırıklığını ortadan kaldırmıyor. Çünkü yeni genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu, çalışkanlığı ve yüksek performansı ile beklenti çıtasını oldukça yukarı çekmişti. Doğrusu CHP konusunda yanılanlardan birisi de benim. Ben CHP'den daha iyi bir sonuç bekliyordum. Kılıçdaroğlu'nun Kürt açılımının, projelerinin ve demokrasi raporunun seçmende yeterince karşılık bulmadığı anlaşılıyor. Ortaya çıkan yüzde 25'lik sonuç Türkiye'nin henüz bir CHP iktidarına hazır olmadığını gösteriyor. Benim kişisel kanaatim şu: CHP ve Kılıçdaroğlu ikircikli tavırlarıyla seçmende yeterli güveni oluşturamadı. Bir yandan demokrasi diyen diğer yandan Ergenekon sanıklarını aday yapan bir siyaseti Türk seçmeni gerçekçi bulmadı. CHP mahalli seçimlerde kazandığı kıyıları ve büyük şehir seçmenini yeniden kaybetti. Şimdiden diyebileceğimiz şu: Kılıçdaroğlu'nu ve CHP'yi zor günler bekliyor.
MHP: Felaketini yenen parti
Sanırım tarih 12 Haziran seçimini en fazla MHP açısından değerlendirecektir. Kaset skandallarıyla tarihinin en büyük krizini yaşayan MHP, baraj sınırında dolaşırken kendini suyun üzerinde tutmayı başardı. Yüzde 13'ün üzerinde bir oyu ben yaşadıkları olaylarla birlikte düşününce kesin bir başarı sayıyorum. Peki MHP bunu nasıl başardı? Bence iki dinamik işledi MHP için. Birincisi, CHP'ye kaptırdığı oylarını geri aldı. Özellikle son dönemlerde bölücü örgüt üyelerinin büyük şehirlerde estirdikleri terör havası büyük şehir seçmenini korkuttu. Seçmen MHP'nin mecliste olmasını kendisi için bir güvence olarak gördü. İkincisi, yine seçmenin önemli bir kısmı MHP'ye dönük kaset operasyonunun altında bir kötü niyetinin varlığına inandı. O nedenle MHP'ye bir bakıma, her şeye rağmen, sahip çıkılması bir milli vicdan refleksi olarak tezahür etti. Bu sonucun MHP'nin daha önce aldığı seçim sonuçlarıyla birlikte düşünülmesi halinde ortada bir zaferin olmadığı söylenebilir, ancak, içinden geçtiği zorlukları yenmeyi bilmesi 12 Haziran seçimlerini MHP için çok anlamlı hale getiriyor. Ayrıca, MHP'nin mecliste yer alması olumsuz pek çok beklentiyi ortadan kaldıracağı gibi, olumlu beklentiler bakımından da büyük değer taşıyacaktır.
BDP- Bağımsızlar: Hem kazanan hem kaybedenler
BDP'nin oyu geçmiş seçimlerde yüzde 6'nın üzerinde çıkıyordu. 12 Haziran seçimlerinde Kürt seçmen BDP'ye beklediği ilgiyi göstermedi. Oyu yüzde 6'nın altına düştü. Şerafettin Elçi gibi Türkiye'nin bölünmesini açıkça söylemekten çekinmeyen kişilere kendisini temsil hakkı vermedi. Oysa BDP, Kürt seçmenin oylarını kendine yönlendirmek için terör dahil her yolu denedi. Diyarbakır, Hakkari gibi iller dışında bütün bu çabaları sonuç vermedi. Ancak buna karşılık, çok akıllıca bir seçim stratejisi ile bağımsız adaylarla seçime girdiler ve 34'e yakın milletvekili çıkarmayı başardılar. Bu seçimin BDP açısından en önemli zaafı, Türk ve Kürt seçmeninin büyük çoğunluğunun BDP- PKK çizgisinin siyasi yöntemlerini ve siyasi hedeflerini onaylamadığını göstermiş olmasıdır. Önümüzdeki dönemde BDP'nin bu net mesajı alıp almayacağını hep beraber göreceğiz.
İzmir: Kartlar yeniden karıldı
Hiç şüphesiz bu seçimin en ilgi çekici rekabeti İzmir'de yaşandı. AK Parti ve CHP'nin İzmir'deki bilek güreşi nasıl bir skor tablosu koyacaktı önümüze, merak buydu. Sonunda dün akşam saatlerinde tablo netleşti. Artık İzmir bugünden itibaren CHP'nin kalesi değildi. 12 Haziran seçimleri İzmir'in siyasi topografyasından ikili bir parselasyon çıkarmıştı ortaya. Seçim İzmir 1.ve 2. bölgede 2007 seçimlerinde göre oyunu arttırmış bir CHP çıkarmakla birlikte hemen CHP'nin arkasından onu yakalamış bir AK Parti'yi de Ege ve İzmir'in yeni siyasi gücü olarak tescil etti. Bu sonuçlar İzmir'de CHP'nin başarılı olduğunu göstermiyor. Çünkü, kimse unutmasın ki aynı CHP iki yıl önceki mahalli seçimlerde yüzde 56, 9 ay önceki referandumda yüzde 65 oy almıştı. Şimdi ise bu oran 1. bölgede yüzde 44, ikinci bölgede yüzde 42'ye gerilemiş durumda. AK Parti'nin ise her iki bölgede de oylarını hatırı sayılır biçimde arttırdığı görülüyor. İzmir bana göre başarılı bir demokrasi sınavı vermiştir.
12 Haziran seçimlerine dair temel saptamalar
1- Bir kere şunun altını özenle çizme gerekiyor, Türk milleti olaysız, hilesiz ve entrikasız bir seçimi daha başarmıştır. Bu dünyada çok az ülkenin başarabildiği bir iştir. Türkiye'nin demokratik olgunluğu dünyada taktir görecektir.
2- Türk halkı AK Parti'ye 330'un altında bir oy vererek "Yapacağın her işi kafana göre değil, uzlaşma içinde yap ve halkın diğer yarısını temsil eden partilere saygı duy" dedi.
3- Türk halkı MHP'ye özellikle sahip çıkarak MHP'nin baraj üstü kalmasını sağlamıştır. Böylece siyasete dışardan yapılan müdahalelere ve mühendisliklere iyi gözle bakmadığını göstermiştir.
4- Türk halkı son dönemlerde Başbakan Erdoğan'ın milliyetçi söylem ve tutumuna destek verdiğini açıkça belli etmiştir. Yüzde 50'nin anlamı budur. Dolayısıyla, bu saatten sonra PKK ve bazı sözde liberallerin seslendirdiği "Ayrı statü- özerklik vs" gibi taleplerin ve önerilerin hiçbir değeri yoktur. Türk halkı çözümü bireysel demokratik haklar temelinde istemektedir.
5- Başbakan Erdoğan Türk halkı tarafından en güvenilir siyasetçi olarak tespit ve tescil edilmiştir. Recep Tayyip Erdoğan'ın ve partisinin Türkiye'nin reel sorunlarının çözümünde temel zemin ve adres olduğu 12 Haziran seçimlerinin en gerçekçi sonuçlarından biridir. Bundan dolayı bu seçim aynı zamanda Başbakan Erdoğan'ı tarihsel bir şahsiyet olarak dünyanın gündemine taşımıştır.
6- Son mahalli seçimlerdeki coğrafi ayrışma tarihe karışmış ve anlamsızlaşmıştır. Artık kıyı, kenar, sahil, orta yoktur; Türkiye'nin bir bütün olarak siyasi coğrafyası vardır.
7- Türk milleti doğusuyla batısıyla, topyekun bir arzuyla demokrasinin gelişmesini, vesayetin tamamen ortadan kalkmasını ve büyük devlet olma çabalarının sürdürülmesini talep etmiştir.
8- Bütün bunlara rağmen, 12 Haziran sonrası AK Parti'yi bugüne kadar geçen süreçte karşılaştığı en zor işler ve günler beklemektedir ve AK Parti'nin işi artık her zamankinden daha zordur.