Dünkü yazıma gelen eleştirilerin hemen hepsinde "Kuzey Irak'ta bir Kürt devleti kurulmaz deniyordu ama bakın işte kuruldu" cümlesi vardı.
Bu eleştiriler benim "Kuzey Suriye'de Kürt devleti filan kurulmaz" görüşüme karşı yapılıyor.
Böylesine bir dış politika meselesine düz mantıkla bakarsanız, diğer bir ifadeyle, yaşanan tarihi ve olayları göz önüne almazsanız "Irak'ta kurulan Suriye'de niçin kurulmasın?" sonucuna kolayca varırsınız elbet.
Ama tarihi olaylarla ilgili hipotezler geliştirirken tarihin içine girmek zorundasınız.
Şimdi gelin biraz tarihin içinde dolaşalım.
***
Irak ve Saddam 2 Ağustos 1990'da Kuveyt'i işgal etti. Ardından 1. Körfez Savaşı başladı ve ABD önderliğinde 28 ülkenin dahil olduğu bir koalisyon Irak'ı Kuveyt'ten çıkardı.
Saddam'ın bu yenilgisinden sonra Kuzey Irak'ta bir otorite boşluğu doğdu.
Çekiç Güç, yani 36. Paralelin bu tarafına konan yasak bu bölgedeki otorite boşluğunu büyüttü.
Türkiye, PKK teröründen muzdaripti. Sınır ötesi harekat için gerekçeleri vardı.
Turgut Özal, başta ABD olmak üzere batı dünyası nezdinde itibarlı bir devlet adamıydı.
Ama ne yazık ki, o dönemde başbakan değil cumhurbaşkanıydı.
Kurnaz Özal, Musul ve Kerkük başta olmak üzere, Kuzey Irak'ı işgal, hatta ilhak edebileceğimizi gördü ve önce hükümeti harekete geçirmek istedi.
Ancak Yıldırım Akbulut hükümeti Özal'ın bu vizyonunu benimsemedi.
Özal bu kez devleti, en başta da orduyu buna ikna etmeye çalıştı.
Askerlere şunu söyledi: "Bakın zaman geçiyor, Kuzey Irak'ı işgal edelim, dünya bizim için şu anda çok müsait. Amerikalılar bizi destekleyecekler. Ayrıca buralar Misakı Milli sınırlarımız içerisinde."
Fakat devrin Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay resmen korktu ve istifa edip çekti gitti.
Şimdi soru şu: O gün, dönem şartlarının elverdiği bir anda, Musul ve Kerkük'ü alsaydık, bugün PKK ve K. Irak'taki Kürt oluşumu bu şekliyle karşımızda duruyor olur muydu?
Devam edelim...
1997 yılında Refah Yol iktidarda. Ankara'da bir toplantı düzenleniyor. İngiltere, ABD, kuzeydeki Kürt unsurlar ve Türkmenler toplantı masasında. Tarihe Ankara Anlaşması olarak geçen bu toplantıda Türkiye'nin ve Türkmenlerin o bölgede etkin rol oynaması kararı alınıyor. Türkmenlere Kürt gruplar arasındaki çatışmaları önlemek için BM nezaretinde silah dağıtılması bile karara bağlanıyor.
Ancak bir süre sonra Türkiye'de 28 Şubat yaşanıyor ve adım adım Kuzey Irak'a girmeye hazırlanan Türkiye "Oraya girersek 50 sene çıkamayız" diyen Çevik Bir'in bilgisizliğine kurban gidiyor.
Ankara Anlaşması şartları işletilseydi bugün Kuzey Irak'ta Kürt devleti mi olurdu?
Devam...
Yine 1997 yılında Barzani ve Talabani Türkiye'ye geldiler ve resmen Dışişleri Bakanlığı'na müracaat ettiler.
Müracaat konusu neydi biliyor musunuz?
Kürt liderler Türkiye'ye ilhak etmeye, yani Türkiye'ye katılmaya hazır olduklarını yazılı olarak beyan ettiler.
Bu başvuru belgeleri ve ilgili kriptolar Dışişleri arşivlerinde duruyor.
O gün Türkiye'ye sığınmış bu zayıf insanlara karşı bir büyük devlet yaratıcılığı sergilenebilmiş olsaydı, bugün bizi korkutan oluşumlar olur muydu o coğrafyada?
***
Ve size yakın tarihimizden kendi kafasızlığımıza bir örnek daha:
AK Parti 2002 yılında milletten onay aldı ve iktidara geldi. AK Parti'nin iktidara gelişi biraz farklıydı. Halk yeni yönetimleri genellikle statükoyu sürdürsünler diye seçerdi; ancak 3 Kasım 2002'de tam tersine, AK Parti'ye mevcut statükoyu her alanda yıksın diye oy verdi.
Bana göre AK Parti bu mesajı, en azından dış politika sahasında pek anlamadı. Hemen bir ay sonra önüne gelen 1 Mart Tezkeresi, sözüm ona İslamcı çevrelerin damardan telkinleriyle reddedildi.
Birinci körfez savaşında kaçırdığımız ve fakat yeniden önümüze gelen büyük fırsat bir kez daha anlamsız ideolojik gerekçelerle heba edildi.
Müttefikimiz ABD ile aramızdaki güven ilişkisi bozuldu.
Kuzey Irak'taki Kürtleri ABD'nin "ebedi" müttefiki haline getirdik ve oradaki oluşumu kendi elimizle kurumlaştırdık.
Kuzey Irak'ta üstlenmiş olan PKK'nın semirmesine ve büyümesine neden olduk.
1 Mart Tezkeresi kabul edilmiş olsaydı bunların hiçbiri olmayacaktı.
Bu kadar hata yaptıktan sonra "Kuzey Irak'ta Kürtler devlet kurdu" diye dövünmenin bir manası var mı?
O devletse eğer, o devleti "bekle, seyret, hiç bulaşma" zihniyetiyle Türkiye olarak biz kurduk.
Şimdi Hükümetin Suriye politikasını bunun için destekliyorum işte.
Bugün gelişmeleri yönlendirmeye kararlı bir Türkiye var.
Bu kez burnumuzun dibinde, her önüne gelen bir devlet kuramayacak.
"Türkiye'nin Suriye'de ne işi var" diyen kafa, son iki gündür yaşananları ve yukarıda özetin özeti yazdığım kısa tarihi birlikte bir kere daha değerlendirsin.