• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
HÜSEYİN KOCABIYIK

Türkiye'nin "kontrollü kriz" stratejisi

huseyin.kocabiyik@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 04 Ekim 2012, 19:42
F-4 uçağımız Suriye tarafından düşürüldüğü günden beri iki gelişmeyi ısrarla takip ettim. Birincisi, Suriye yönetiminin bir Türkiye-Suriye savaşı çıkartıp iç savaşı manipüle etme tuzağına düşmemek için yöneticilerimizin sergiledikleri sabırdı izlediğim; İkincisi ise, Suriye'nin yaptığı küstahlığı cezalandırma günü geldiği vakit gereğini yapmak üzere yapılan hazırlıklardı.
Nitekim Suriye sınırı hattı boyunca muazzam bir yığınak yaptı ordumuz. Bir gün Suriye'ye ağzının payının verileceği besbelliydi. Nitekim iki gün önce 5 insanımızın hayatını kaybetmesine neden olan bir Suriye topu sınır ilçemiz Akçakale'ye düşünce, Türkiye yüzde yüz yerli yapım "fırtına obüsleri" ile Suriye askeri hedeflerini darmaduman etti. Çok sayıda Suriyelinin hayatını kaybettiği anlaşılıyor.

NEDEN MİSİLLEME?
Türkiye bu etkili misillemeyi yapmalıydı. Ortadoğu coğrafyasında yükselen Türkiye profili bir diktatörün tacizlerini daha fazla kaldırmazdı. Diğer yandan bu "misliyle cevap" Suriye diktatörünü ısrarla desteklemeye devam eden İran, Rusya ve Çin gibi ülkelere açık bir mesaj veriyor. Türkiye'nin Suriye'deki olaylar konusunda açık tavrı bir kez daha gösterilmiş oldu. Ortadoğu coğrafyası duygusal bir coğrafyadır ve sizin saldırganı cezalandırma gücünüz prestijinizle doğru orantılıdır.

TEZKERE
Türkiye hiç vakit geçirmeden TBMM'ni topladı ve ülke dışına asker göndermeye ilişkin Tezkere'yi geçirdi. Bu gelişme caydırıcılık açısından ve aşağıda yazacağım strateji bakımından büyük anlam taşıyor. Türkiye bundan sonra Suriye konusunda atacağı tüm adımların arkasına "anayasal meşruiyet" koymuştur. Esasen bu mesele bir mili meseleyken CHP'nin çeşitli gerekçelerle tezkereye hayır demesi önümüzdeki günlerde çok tartışılacaktır. Diğer yandan tezkereye kabul oyu verenlerin 320 oyda kalması ayrıca ilginçtir. Demek ki hem AK Parti'de hem "evet" diyen MHP'de beklenenden daha çok fire var.

EMİR BAŞBAKAN ERDOĞAN'DAN
Aslında, övünmek gibi olmasın ama, Türk topraklarına daha önce de bu tür top mermilerinin düştüğünü ve başbakanın emriyle anında cevap verildiğini son bir haftadır biliyordum. Başbakan Erdoğan bu tür küstahlıklara hiç tahammül edemiyor. Nitekim 10 gün önce genelkurmay başkanına bizzat "Suriye'ye top atışı yapın" emri verdiğini ve "tekrar ederlerse daha şiddetli karşılık verin" dediği duyumunu almıştım. Yani Türkiye daha önce de topa tutmuş Suriye'yi. Buna rağmen Suriye'nin bu tür bir saldırganlığın içine girmesi üzerinde düşünmek lazım.
Şayet Suriye tarafından bu tür saldırılar gelmeye devam ederse ne olur? Diğer bir deyişle doğrudan bir savaş olur mu? Hayır, olmaz. Türkiye, Suriye ile doğrudan bir savaşa girmez. Girerse kimsenin şüphesi olmasın ki 48 saat içersinde Şam'a bayrağı diker. Ama Suriye meselesi bir üstünlük kurma veya savaş kazanma meselesi değildir. Bu çok boyutlu bir meseledir. O nedenle Türkiye mutlaka başından beri koruduğu ahlaki zemini korumaya devam etmelidir.

DİPLOMATİK GÜCÜMÜZ
Son iki gündür yaşanan kriz bize bir şeyi açıkça gösterdi: Türkiye artık çok etkili bir diplomatik güce sahip. Akçakale'ye düşen top mermisinin hemen akabinde Türkiye'nin diplomasi armadası harekete geçti. Suriye'nin saldırganlığını bütün yönleriyle dünyanın gözüne soktu. Dünyanın bütün büyük güçleri olayı kınadı. Aynı gün BM Suriye'yi uyardı. Aynı gün NATO'nun 4. maddesi işletildi ve NATO Büyükelçiler Komitesi toplandı. O toplantıdan "Türkiye'ye yapılan saldırının NATO üyelerine yapılmış sayıldığı" kararı çıkmış ve "Türkiye'nin arkasındayız" denmiştir. Bu ifadeler öylesine söylenmiş ifadeler değildir. Bunların ne anlama geldiğini anlamak için NATO'nun 5. maddesine bakmak gerekir. "Yıldırım savaşı" Alman ordularına ait bir kavram ama sanırım "yıldırım diplomasi" Türk Hariciyesinin geliştirdiği bir kavram olarak tarihe geçecek.

TÜRKİYE'NİN STRATEJİSİ
Ben Türkiye'nin başından beri sürdürdüğü Suriye politikasının doğru olduğuna inananlardanım. Suriye'nin özel durumu bazı takvim ve zamanlama sorunları yaratmış olabilir ama Türkiye hem bölge hem de ülkemiz için ilerde çok değerli kazanımlar sağlayacak bir siyaset takip etmiştir. Yine bana göre bugün, şu an da, Türkiye ne yapacağını, nasıl davranacağını biliyor. Ben kısaca şöyle bir aksiyon planı bekliyorum Türkiye'den:
Birinci aşama: Suriye tarafından mülteci akını devam edecek ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun "kırmızı çizgi" olarak ifade ettiği 100 bin sınırına dayanacak. Türkiye bunu gerekçe göstererek uluslararası toplumu harekete geçmeye zorlayacak. Kasım ayına kadar bu safha Türkiye tarafından yönetilen bir "kontrollü kriz"in parçası olarak tamamlanacak.
İkinci aşama: Mülteci krizi ve bu konudaki insani dram dünya tarafından daha çok görünür hale getirilecek. Bu arada kasım ayında ABD'de yapılacak başkanlık seçimlerinin sonucu belli olacak. Obama kazanırsa bazı gelişmeler daha hızlı yaşanacak. ABD Suriye'deki insani dramla daha yakından ilgilenecek. Unutmayalım ki son bir ayda Türkiye'ye ABD istihbarat başkanından genelkurmay başkanına kadar bir çok yetkili sessiz sedasız çalışma ziyareti yapmaya geldi. Bunun altını çiziyoruz. Türkiye'nin müttefikleri ile çeşitli senaryolar üzerinde çalıştıklarına dair bir öngörüde bulunmak yanlış olmayacaktır.
Üçüncü aşama: Mültecilerin yarattığı insanı drama ve Suriye rejiminin katliamlarına dönük bazı ortak önlemler gündeme gelecek. Bu önlemlerin en başında Suriye topraklarında bir "güvenli bölge" oluşturmak geliyor. Bu güvenli bölge hem mültecilerin kendi topraklarında daha rahat etmelerini amaçlayacak hem de Esad yönetiminin manevra alanı giderek daraltılacak.
Dördüncü aşama: Esad yönetiminin ülkeyi terk etmesinin sağlanması ve Özgür Suriye Ordusu'nun da içinde yer alacağı demokratik bir yönetimin işbaşına geçmesi. Rusya ve İran'ın bu modele ikna edilmesi.
Sonuç:
Türkiye çapını ve zamanlamasını kendisinin belirlediği "kontrollü kriz" siyasetini başarıyla sürdürüyor ve sürdürecek. Suriye politikamız yanlış diyen ve Türkiye'nin zor duruma düşmesini özlemle bekleyen "bizimkilere" haber vereyim ki, büyük hayal kırıklığına uğrayacaklar.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.