• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
HÜSEYİN KOCABIYIK

Dış vesayet de tasfiye oldu!

huseyin.kocabiyik@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 11 Nisan 2013, 19:44
1960 darbesiyle son derece katı bir vesayet düzeni kuruldu Türkiye'de. Siyaset ve siyasetçi ne vakit halkın gücünü devreye sokup vesayet duvarında bir gedik açmak istese bir yeni darbeyle bu girişim püskürtüldü, halk yeniden siyasetin belirleyen güç olmaktan çıkartıldı.
Neydi bu vesayet düzeni, nasıl işlerdi ve nelere sebep olurdu? Bir kere Türkiye'nin tarihi ve değerleriyle gerçek anlamda, engelsiz buluşması istenmezdi. Vesayet düzeni geçmişi milleti baştan çıkarıcı bir hikaye olarak görürdü. Öyle fazlaca Selçuklu, Osmanlı, İslam kardeşliği filan gibi hülyalara fazlaca kapılmayacaktı millet, bunlar konuşulacaksa da düzen izin verdiği kadar konuşulacaktı.
Vesayet düzeninde devletin kaynaklarını, hazinenin imkanlarını herkese adil bir şekilde dağıtamazdınız. Ekonominin sahipleri vardı ve devletin birinci görevi onları semirtmekti. Bu yağma düzenine itiraz kitlesel bir boyuta eriştiği vakit o zaman askerler devreye sokulur ve bir düdükle herkese, özellikle de ayak takımına haddi bildirilirdi.
***
İşte yıkılan vesayet sistemi böyle işlerdi. Ancak 12 Eylül 2010 yılında yapılan anayasa referandumu ile vesayet rejimi önemli ölçüde törpülendi. Ülkenin kaynakları rekabete açık bir paylaşım eksenine oturtuldu, demokrasi ve yargı güçlendi, vesayetin düzeninin palazlandırdığı terörün tasfiyesi çareleri aranmaya başlandı. Türkiye'de bunlar olurken iç vesayetin işbirlikçisi dış vesayet ısrarla direnmeye ve Türkiye üzerinde tasarrufta bulunmaya devam etti. Önce IMF devreye girdi. İç vesayetin ekonomi ayağını teşkil eden iş çevreleri AK Parti Hükümeti'ne baskı yapmaya başladılar. Dedikleri şuydu: "IMF ile hemen anlaşma yapın, aldığınız 30 milyar doların 15 milyar dolarını hemen bize aktarın, aksi halde Türk sanayisi olarak batarız." Esasen ilk başlarda hükümet bu kuşatmanın etkisi altında kalmıştı, ancak bir sihirli el sürece müdahale etti ve Türkiye "kucağıma otur" diyen IMF'yi ülkeden kovdu. IMF üzerinden yapılan dış vesayetin müdahalesiyle iç vesayeti diriltme hamlesi boşa çıktı. İlerleyen aylarda görüldü ki Türkiye değil IMF battı. Şimdi Türkiye'den borç para talep ediyor. Ama dış vesayet organları bu yenilgiyle duracak gibi değillerdi. Önce yabancı basın ve itibarlı dergiler üzerinden bir savaş daha açtılar. The Economist'in 2009 ve 2010 tarihli sayılarına bakan bu saldırının düzeyini görür. Sonuçta bu saldırı da püskürtüldü ve iki yıl önce "Türkiye batıyor" diyen aynı dergi iki ay önce "Türkiye uçuyor" diye yorum yaptı.
Üçüncü dış vesayet organı ise kredi reyting kuruluşlarıydı ve en dirençli çıkan da onlardı. Israrla Türkiye'nin notunu düşük gösteriyorlardı. Dünya ekonomisi krizle kavrulurken Türkiye her alanda ekonomik zaferler kazanıyor, ancak notu bir türlü yükseltilmiyordu. Sonunda Türkiye'nin Başbakanı bu duruma isyan etti ve "Gerekirse kendi derecelendirme kuruluşumuzu kurarız" dedi. Aslında Başbakan'ın bu isyanı "Türkiye sizin oynayacağınız bir ülke değil artık" anlamına geliyordu.
Bu mesaj alındı ve 2012 tarihinde önce Moody's Türkiye'nin notunu yükseltti. Ardından S&P adlı kuruluş Türkiye'nin notunu BB'den BB+'ya yükseltti. Son olarak yine Moody's Türkiye'nin notunun pozitif yönde ilerlediğini açıkladı.
Bütün bunların anlamını tek cümlede nasıl ifade edebiliriz?
Şöyle: İç vesayetten sonra dış vesayette çökertilmiştir!


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.