Hükümet gücünü gösterdi ve gereğini yaptı, üstelik HSYK'ya dair TBMM'de herhangi bir yasa değişikliği yapmadan gerçekleştirdi bu değişiklikleri.
Bu değişiklikler ışığında herkesin ellerini açıp Allah'a dua etmesini öneririm, uçurumun dibinden döndü Türkiye. Adı ve cinsi her neyse, bir yapı ki koca Türkiye'yi siyasi kaosun ve ekonomik çöküntünün kıyısına getirip dayadı.
Türkiye açıkça bir hükümet darbesi girişimini yaşadı.
Allah'tan bu girişim demokrasi ve Türk milletinin feraseti tarafından püskürtüldü.
***
Yargı içinde örgütlenmiş bir yapı böyle çılgınca bir işe giriştiğine ve bu girişim püskürtüldüğüne göre elbette bunun idari ve hukuki sonuçları olacaktır.
Buna göre mesela, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Çolakkadı, özellikle 25 Aralık'taki o küstah darbe girişimine engel olduğu halde pasif göreve atandı. Çolakkadı İstanbul Bölge Adliye Başsavcılığı'na getirildi, çünkü adliyeye yeterince hakim olamadığı anlaşıldı.
Atamalarda en dikkat çeken isimler 17 ve 25 Aralık hükümet devirme girişimini gerçekleştiren savcılardı.
Bunlardan Zekeriya Öz zaten Bakırköy Savcılığı'na atanmıştı. Diğer ikisi, yani Muammer Akkuş ve Celal Kara başka illere "düz savcı" olarak atandılar. Ama bu savılar için başka bir süreç daha başladı: Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, bu savcılarla ilgili inceleme kararı verdi ki bu, savcılar için sonu hapishanede bitecek bir akıbete işaret ediyor olabilir.
***
Atamalarda bir ilginç sonuç da şu: Fikret Seçen, Ercan şafak, Ali Güngör ve Cihan Kansız gibi savcılar da değişik yerlere düz savcı olarak tayin edildiler. Bu savcıların ortak özellikleri, hepsinin Ergenekon ve Balyoz davalarının savcıları olmalarıydı. Önceki gün yaşanan HSYK oylamasında bu davalara karşı olan üyelerin hükümet tarafıyla birlikte hareket ettiklerini göz önüne alırsak, demek ki Ergenekon ve Balyoz davalarının yeniden görülmesine yönelik geniş bir mutabakat var.
Önümüzdeki günlerde Ergenekon ve Balyoz davaları sil baştan başlarsa hiç şaşırmayalım.
Tabii son tayinlerle siyasi iktidar, İzmir ve Adana savcısı gibi "meydan okuma" amaçlı inisiyatif kullanan savcılara asla müsamaha göstermeyeceğini ortaya koyuyor.
Yazımı yazarken televizyonlarda 25 Aralık gözaltı kararlarının ortadan kalktığının haberi veriliyordu.
Bunun anlamı, Şebnem Bursalı'nın bugünkü yazısında da belirttiği gibi, "normalleşme"dir.
Yaşananlarla ilgili herkes bir şey söylüyor, gerçek olan şudur: Türkiye şu geçtiğimiz günlerde tarihinin en ilginç devlet tecrübelerinden birini yaşadı.
Bana göre farklı bir darbe girişimi seçilmiş hükümet tarafından püskürtüldü.
Halk hükümeti destekledi. Demokrasinin daha da gelişeceği yeni bir süreç başlayacak gibi görünüyor.
Başta hükümet olmak üzere, bürokrasi, cemaatler, sivil toplum örgütleri ve siyasetçiler umarım son yaşananlardan kendileri adına belli sonuçlar çıkarmışlardır.