Bir sempozyum vesilesiyle iki günden beri Kütahya'dayım.
Kütahya kadim kültürümüzün önemli merkezlerinden biridir. Germiyanoğulları'na başkentlik etmiş. Osmanlı zamanında Şehzade Beyazıt ve Selim burada sancakbeyi olarak görev yapmıştır. İdari bakımdan olduğu kadar, bir irfan ve kültür merkezi olarak da dikkati çeker. Şeyhi ve Sun'ullah Gaybi Kütahyalıdır. Gaybi şu hikmetli ifadelerin sahibidir:
"Tac marifet tacıdır/ Sanma gayri tac ola/ Taklid ile tok olan/ Hakikatte aç ola/ Bir ağaçtır bu alem/ Meyvesi olmuş Adem/ Maksud olan meyvedir/ Sanma ki ağaç ola."
Çiniciliği, sanatkar insanları ve sularıyla meşhur olan Kütahya'nın zengin bir manevi atmosferi var. Evliya Çelebi öyle der: "Kütahya'da nice kere yüz bin kibar-i evliyalar medfundur."
Kütahya Dumlupınar Üniversitesi İlahiyat Fakültesi henüz iki yaşında. Dekan Prof. Dr. Bilal Kemikli bilgili ve gayretli bir ilim adamı. Göreve başladığından itibaren çeşitli kültürel faaliyete önayak oldu. Bu defa bir sempozyum düzenlemiş: "Ergun Çelebi Ve Kütahya Mevleviliği Sempozyumu" (23-25 Ekim 2014). Başlıktaki konular çeşitli yönleriyle ele alınmakta.
***
Mevlana'nın oğlu Sultan Veled (ö. 1312) teşkilatçı biriydi, çeşitli yerlerde Mevlevihaneler açılmasına önayak oldu. Sultan Veled'in insan ilişkileri iyiydi. Genel kabule göre kızı Mutahhare Hatun'u Germiyanoğlu Süleyman Paşa ile evlendirdi. Bu evlilikten doğan Celaleddin Ergun, Sultan Veled'in torunu olarak 'Çelebi' unvanı aldı.
Kütahya Sultan Veled zamanında Mevleviliği tanımaya başlamıştır. Onun duasını almış, nurlu bir şehirdir. Sultan Veled'in Kütahya'yı tasvir ettiği şiirinden birkaç beyit şöyledir: "Kütahya şehri gibi bir şehir yoktur, orada bir ay kalan kişi rahatlar / (Şehir) mum gibi iç halini tamamen yüzüne yansıtmıştır, nuru hiçbir zaman kesilmez / Latafetiyle cennete benzer, Yarabbi, ona hiç sıkıntı ve bela gösterme."
***
Kütahya'da Mevleviliği ilk kuran Ergun Çelebi'dir (ö. 1373). Erguniye Dergahı diye anılan Kütahya Mevlevihanesi onun zamanından kalmadır. Konya ve Karahisar (Afyon) Mevlevihanelerinden sonra Mevleviliğin üçüncü önemli merkezidir. Burası mekan olarak kısmen şanslı bir yerdir. 1925'te tekkeler kapanınca, semahane kısmı cami olarak kullanılmaya başladığı için harap olup yıkılmaktan kurtulmuştur. Günümüzde 'Dönenler Camii' ismiyle ibadet yeri olarak hizmet vermektedir. Mesela İzmir Mevlevihanesi, çok sonra, 1850'lerde kurulduğu halde, yaşama şansı bulamamış ve bugün hiçbir izi kalmamıştır.
Mevlevihaneler Mevlevi kültürünün öğretildiği ve yaşatıldığı mekanlar idi. Binbir günlük Mevlevi çilesi çıkarılanlara Asitane denirdi, Kütahya Mevlevihanesi onlardan biri idi. Bugünkü Türkiye sınırları dışında Balkanlarda, Arap ülkelerinde ve Kahire'de Mevlevihaneler vardı.