Edebiyat dünyasının en ünlü dedektifi "Sherlock Holmes" tozlu raflarda sıkılmış olmalı ki sinema dünyasını yeniden teftişe geldi. Holmes, ülkesini yok edebilecek ölümcül bir komployu aydınlatmak için yeni bir düşman ile savaşıyor. Arthur Conan Doyle'un efsane karakterinde bu kez Robert Downey Jr'i izliyoruz. Yönetmen "Guy Ritchie" de filmin ekstrası.
Arthur Conan Doyle'un dört roman ve elli altı kısa öyküden oluşan Sherlock Holmes külliyatı, dedektif Holmes ve doktor arkadaşı Watson'ın çözdükleri cinayetleri anlatır. Bu filmde karşımıza bir de ilginç bir kadın karakter çıkar: İrene Adler. Sherlock Holmes'un ilgi duyduğu kadın olan Adler bu külliyat içinde sadece "Bohemya'da Skandal" hikayesinde
yer alır.
AKSİYON YÖNÜ
Bildiklerimizden çok daha dinamik ve çok daha espri gücü yüksek bir "Sherlock Holmes"u izlemek oldukça şaşırtıcı. Ağzında piposu, kulaklı şapkası ile adeta bir karikatüre dönüştürülen karakter, yönetmen Guy Ritchie'nin elinde adeta yeniden doğmuş. Her ne kadar 19'uncu yüzyılda yaşada bu kez Holmes'un hem görünümü hem de hayata bakışı daha modern. Üstelik daha bir maceracı. Bir de hemen hemen ilk kez onun cinselliğine tanıklık ediyoruz.
En fazla "Basil Rathbone" ve "Jeremy Brett"in oyunlarıyla akılda kalan "Sherlock Holmes" yorumuna şimdi Robert Downey Jr. da eklemek gerekiyor. Şüphesiz filmin en büyük yükünü taşıyan Robert Downey Jr. hem bir kahraman hem cool hem de hassas bir kişiliği olan dedektifimizi muhteşem bir başarıyla canlandırıyor. Daha önce "Chaplin" filmindeki yorumuyla Oscar'a aday olan Downey Jr. bu rolüyle de yine böyle bir sürpriz yapabilir. En az Sherlock Holmes kadar meşhur olan doktor Watson rolünde de Jude Law'ı izliyoruz. Dedektifimizin sağ kolu olan doktor, kişiliği ile de yüzde yüz farklı. O dedektifimiz gibi asosyal değil. Cemiyetin saygın bir ismi. Aslında ikisi bir araya geldiğinde tam anlamıyla bir birey. Bu nedenle birbirlerinden hiç ayrılamazlar. Tıpkı "Kavuklu" ve "Pişekar" gibi. Filmin bir de kötü adamı olan "Lord Blackwood" var. Onu canlandıran Mark Strong performansı da en az başroldekiler kadar iyi.
GUY RITCHIE
"Sherlock Holmes" filminde efsane bir kahraman ve ünlü oyuncuların yanı sıra çok da başarılı bir yönetmen olan "Guy Ritchie" var. Suç dünyasını perdeye her zaman başarıyla taşımış olan Ritchie, 1890'ların Londra sokaklarına dönerken aslında en iyi bildiği dünyaya da bir geri dönüş yapmış oluyor. Ritchie eski usul "Sherlock Holmes"lara yeni usul bir sinemayla, yani aksiyonla dinamizm getiriyor. Holmes'un dövüş sporlarına olan düşkünlüğünden filmden bol bol yararlanılıyor. Dedektifimiz hem 19'uncu yüzyıl entelektüeli hem de modern bir aksiyon adamı olarak yorumlanıyor.
"Ateşten Kalbe, Akıldan Dumana" filmi ile sinemaya sıkı bir giriş yapan "Guy Ritchie" Brad Pitt'in başrolünü oynadığı "Kapışma" filmi ile bu başarısını perçinlemişti. Daha sonraki filmleriyle hayal kırıklığı yaratan Ritchi "Sherlock Holmes" ile tekrar eski günlere döndüğünü gösteriyor. Bu arada dekorun, kostümün, müziğin ve de görsel efektlerin ne kadar şahane olduğunu da yazmadan geçemeyeceğim. Global krize rağmen böyle büyük bütçeli filme imza atan ve gözlerimize bayram yaptıran Warner Bros'a da ayrıca çok teşekkürler.
Herkese iyi seyirler.
Haftanın Filmleri
"Paranormal Activity"
Genç, orta gelirli bir çift iki katlı evlerine taşındıktan bir süre sonra, özellikle geceleri giderek artan bir şiddetle kendini gösteren, rahatsız edici bir takım ses ve olaylara tanık olmaya başlarlar. Amerika'da çok yüksek bir gişe hasılatına ulaşan, görüntü ve efektleriyle iz bırakacak bir korku filmi olarak gösterilen "Paranormal Activity"; evlerinde paranormal olaylardan şüphelenen genç bir çiftin gece neler olup bittiğini kamera ile kaydetmelerini ve başlarından geçen korku dolu anları konu alıyor. Filmden sonra ne olur ne olmaz, bu nedenle tek başınıza izlemeyin.
Gelecekten Bir Gün
"Issız Adam" filmini ti'ye alarak "Kızsız Adam" kısa metrajıyla sanal ortamda şöhret olan Hayrettin Karaoğuz'un da rol aldığı film özellikle kendini şanssız hisseden izleyicilere keyif vermeyi hedefliyor. Filmde şanssızlıklarından bıkan bir gencin intiharın eşiğine gelmesi ve devamında gelişen olaylar komik bir biçimde anlatılıyor. En azından Rasim Öztekin'i melek olarak izlemek için bile bu filme gidilir.