• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
ÖZKAN BİNOL

Sürprizlerle dolu şaşırtıcı bir film!

ozkan.binol@sabah.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 19 Mart 2010, 17:32
Efsane Martin Scorsese ve ünlü oyuncu Leonardo DiCaprio'yu yeniden bir araya getiren 'Zindan Adası' seyirciyi zihinsel bir yolculuğa çıkarırken, sürprizleriyle de şok ediyor.
Film 'Soğuk Savaş' diye nitelendirilen 1950'li yıllarda bir adada faaliyet gösteren akıl hastanesinde geçiyor. Her saniye artan temposu, fikren ve görsellik açısından 'kara film' türüne bir saygı duruşunda bulunan 'Zindan Adası' gizemli, gerilim ve korkunun öne çıktığı sıkı bir film.
Shutter Ada'sı suç işlemiş akıl hastalarının tedavi edildiği, garip doktorların görev yaptığı, kaçmanın imkansız olduğu bir yerdir. Çok sayıda cinayet işlemiş, oldukça zeki bir hastanın ortadan kaybolması üzerine adaya gelen iki polis, Teddy ve Chuck olayı araştırmaya başlar. Giderek bu adada hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını anlarız. Üstelik büyük bir fırtına adaya doğru yaklaşmaktadır. Teddy soruşturmasını derileştirdikçe, korkunç olaylar ve kendi korkularıyla yüzleşmek zorunda kalacaktır...
Tasarımcı Dante Ferretti'nin yarattığı 'Zindan Adası' ise filmin yaratmak istediği atmosferin seyirciye hemen geçmesini sağlıyor. Dennis Lehane'nin best seller romanından sinemaya uyarlayan Martin Scorsese filmin başlarında gerek karakterlerin gerekse adanın tanıtımında öyküden çok gerilim sinemasının klasik sekans yapılarını kullanıyor. Daha filmin başındaki tekinsiz tınılar eşliğinde başlayan yolculuk, bizi nasıl bir filmin beklediğinin de ilk işaretlerini veriyor.

TAHLİLLER BAŞARILI
Teddy'nin çıktığı yolculukta, suçluluk duygusuyla nasıl başa çıktığı, şiddet dürtüsünün üstesinden nasıl geldiği konuları seyirciyi yavaş yavaş eline geçiriyor. Hayatındaki travmalar sonucunda ruhsal olarak uçurumun kenarında duran Teddy kaybolan kadını ararken kendi ruhunun da karanlık noktalarına ulaşmış oluyor. Flashbacklerle zenginleşen öykü ve adadaki gerilimin farklı yollara sapan çeşitliliği ile filmin çok katmanlı olmasını sağlıyor.
Yönetmen Scorsese "Gotik edebiyatın doğası, filme giden süreci başlattı" diyor. "Bu hikaye, yağmur, karanlık, malikane, iskelet, ışıklandırma vs olmadan nasıl anlatılırdı bilemiyorum" diye devam ediyor. Dünya sinemasının yaşayan efsanelerinden Martin Scorsese her filmiyle izleyenleri şaşırtmayı sürdürüyor. Daha önce 'New York Çeteleri' ve
'Aviator' filmlerinde birlikte çalıştığı Leonardo DiCaprio ile olan verimli işbirliğini bu filmde de sürdürüyor.

İÇ İÇE GEÇMİŞ DURUMDA
Scorsese 1940'lı yılların kara filmlerinden örnek alarak yola çıktığı 'Zindan Adası'nda ustalığını bir kez daha ortaya koymuş oluyor. 1950'lerin meşhur Soğuk Savaş'ı, II. Dünya Savaşı sırasında travma geçiren askerin haleti ruhiyesi ve psikiyatri dünyasındaki amansız savaş, filmin hikayesi içinde bir puzzle gibi içi içe geçmiş durumda. Bu nedenle Scorsese seyirciyi geri dönüşü olmayan bir psikolojik yolculuğa çıkarıyor. Ayrıca yönetmen bilinçdışı akıl oyunlarını ve rüyaları o kadar güzel görselleştiriyor ki etkilenmemek imkansız. Teddy'nin eşine ilk kez sarıldığı ve eşinin bir toz gibi un ufak olduğu sahneyi hala unutabilmiş değilim.
Gerçi finalinde yaşadığım hayal kırıklığına rağmen 'Zindan Adası' şık bir gerilim filmi yaftasından çok daha fazlasını hak ediyor.

YILDIZLARLA DOLU KADRO
Hikayesi, görselliği kadar filmin oyuncu kadrosu da muhteşem. Leonardo DiCaprio sıkıntılı ve biraz da paranoyak Teddy'de çok başarılı. Hala hak ettiği yere ulaşamamış olan Mark Ruffalo etkili bir oyunculukla DiCaprio'ya eşlik ediyor. Bunların dışında Ben Kingsley ve Max Von Sydow gibi ustalar ile genç yetenekler Patricia Clarkson, Michelle Williams gibi farklı rollerle karşımıza çıkıyor.
Gerilim filmi sevenler için 'Zindan Adası' türünün en güzel eserlerinden biri.
İyi seyirler.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.