İnsanoğlunun ezeli merakıdır Mars'ta hayatın var olup olmadığı. Bu meraklıların başında gelen yazar Edgar Rice Burroughs, Mars'ta hayatın olduğuna inandığı yetmiyormuş gibi John Carter adında bir ademoğlunu da oraya ışınlıyor. Bilimkurgu edebiyatının bu ünlü kahramanı şimdi muhteşem bir prodüksiyonla beyazperdede boy gösteriyor. Hikayenin görselliği neredeyse hayal gücünün sınırlarını zorluyor.
Filmin konusu kısaca şöyle: Amerikan İç Savaşı'na katılmış Güneyli bir asker olan John Carter, üstleri tarafından hoş karşılanmasa da altın aramaktan vazgeçmemiştir. Bir gün Kızılderililer' den kaçıp saklandığı mağarada mucizevi bir şekilde kendisini Mars'ta bulur. Burada vahşi bir kabileye esir düşen Carter, gezegende iktidar için savaşan kabileler arasında saf tutmak zorunda kalır ve birden bir lidere dönüşür.
BİLİMKURGU
Edgar Rice Burroughs'ın 11 seri olarak kaleme aldığı Barsoom (Mars) romanlarının kahramanı olan John Carter popülerlik açısından ne yazık ki yazarın diğer kahramanı "Tarzan"ın gölgesinde kaldı yıllarca. Gerçi John Carter yaklaşık 80 yıl boyunca sinemacıların ilgisine mazhar olmadı değil. Onun etkileme alanına aldığı sinemacılarından biri de, "Kayıp Balık Nemo" ve "Vol-i" filmleriyle tanıdığımız yönetmen Andrew Stanton. Hikayedeki "yabancı bir yerde yabancı olmak" fikrinden etkilenen Stanton filmi dünyadan Mars'a uzanan destansı bir macera olarak tanımlıyor. Romantizm ve aksiyon dolu olmasına karşın siyasi bir alt metne de sahip olan "John Carter" Amerikan toplumunun ırksal ve kültürel davranış özelliklerini sarakaya almayı ihmal etmiyor. Ayrıca Mars'taki Thark'lar üzerinden komünizme dair eleştirilerini de ortaya koyuyor.
GÖRKEMLİ SAHNELER
Yönetmen Andrew Stanton, Mars'ta yaşayan Zodanga, Helium ve Thark toplumlarına ait üç ayrı kültür olağanüstü güzellikte görselleştirilmiş. Filmin en büyük artılardan biri kesinlikle bu. Özellikle 2.5 metre boyundaki Tharklar ve arenada dövüşe çıkan beyaz maymunlar kolay kolay unutulacak gibi değil. Marslı köpek Woola da. Romandaki birkaç kelimeden yola çıkılarak bir Tharkça dili geliştirilmiş. Utah çölündeki çekimlerde fazlasıyla Mars görseli yakalanmış. Prenses Dejah'ın evlenme planları görsellik olarak filmin görkemli sahneleri. Filmde hareket yakalamanın yanı sıra canlı çekimle CGI (bilgisayarda görüntü yaratma) tekniği yarı yarıya kullanılmış. Bu teknik başarı maalesef 3D'de yakalanamamış.
John Carter'daki en tanınmış oyuncu Tars Tarkas'ı canlandıran Willem Defoe. Onu da uzun maketin içinde tanımak pek mümkün olmuyor. Filmin diğer oyuncularını da pek tanıdığımız ve rollerine de uygun olduğu söylenemez.
"John Carter" bilimkurgu dünyasında pek çok kahramanın öncülü. Bu nedenle yazıldığı yıllardan kaynaklı pek çok dezavantaj taşıyor. Filmin hikayesine müdahale edilseydi bu muhteşem görsellikle daha etkileyici bir film olabilirdi. Bu haliyle antik bir atmosfere sahip tarihi bir Mars filmi gibi. Her şeye rağmen "John Carter" iyi vakit geçirtiyor.
Haftanın Filmi
Sığınak
Eşi Samantha ve işitme engelli kızı ile mutlu yaşayan Curtis'in hayatı, görmeye başladığı kabuslarla değişir. Ruh sağlığı bozulmaya başlayınca bir uzmana danışır. Ancak yine de korkularına yenik düşer ve ailesini korumak için arka bahçede bir sığınak hazırlamaya başlar. Yaklaşan tehlike gerçek bir kasırga mı, yoksa ruh sağlığı bozulan Curtis midir? Psikolojik dramlardan hoşlananlar kaçırmasın.