• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
ÖZKAN BİNOL

Gençler hayata çalım atıyor

ozkan.binol@sabah.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 19 Ekim 2012, 18:52
Woody Allen bir, Ken Loach iki, maşallahları var. İki olgun delikanlı son sürat film yapmaya devam ediyor. Hem de her yeni filmiyle gençlere parmak ısırtarak. Malum Woody Allen son yıllarını Avrupa'nın kültür elçisi olarak geçiriyor. Ken Loach da tarzından uzaklaşmadan kamerasını yine toplumun kıyısında yaşayanlara çevirmeye devam ediyor.
Usta yönetmen Cannes Film Festivali'nde Jüri Özel kazanan yeni filmi "Meleklerin Payı"nda ekonomik koşullarla mücadele eden günümüz gençliğinin umutsuzca çıkış arayışını beyazperdeye yansıtıyor. Filmi izledikten sonra siz de Loach Usta'nın gelecekten hiçte umutsuz olmadığını göreceksiniz.
Kara mizahın en güzel örneklerinden biri olan "Meleklerin Payı" nın konusu kısaca şöyle: Robbie oğlunu kucağına aldığında kız arkadşı Leonie'ye bir daha serserilik yapmayacağına söz verir. Zira hapse girmekten kıl payı kurtulmuştur. Cezasını çekmek için bir kamu görevinde çalışırken Rhino, Albert ve Mo ile tanışır. Hepsinin ortak noktası hüküm giydikleri için iyi işe kabul edilmiyor olmalarıdır. İyi bir hayat için çözümse viski fabrikası soygunuyla gelir.

SIKI BİR KARA MİZAH

Kara mizah dediğin böyle olur! Hüzünlü ama her daim sözü olan filmleriyle hayran olduğumuz Ken Loach kolları mizaha sıvayınca sonuç "Meleklerin Payı" gibi şahane oluyor. İşsizliğin kol gezdiği Glasgow' daki gençlerin sıkıntısı, toplumun depresyonu matrak bir şekilde sinemaya yansıyınca başlıyoruz ağlanacak hallerine. Gülmeye. Gülmesine gülüyoruz ama düşünmeden de edemiyoruz. N' olacak bu gençlerin hali?
Ken Loach kayıp bir kuşakla olduğumuz gerçeğinden yola çıkıyor. Eğer Usta'nın hareket noktası bu olmasaydı hüküm giymiş gençleri klişeleri bozarak anlatamazdı. Loach bütün sevapları ve günahlarıyla bu gençleri komik, zeki ve sıcakkanlı kişiler olarak tasvir ediyor. Gençler mizahla kendilerini ifade edebiliyorlar. Avrupa'da kriz varsa var ama hayatta da gülünecek, keyif alınacak çok şey var. Yönetmenin de dediği gibi "Duygusal açıdan hayat o kadar siyah ve beyaz değil".

İKİ GÜZEL FİLM

"Meleklerin Payı" iki güzel filmi anımsamama vesile oldu. Yıllar önce yine İngiltere'de çıkagelen "Full Monty" ve "Sideway". İşsiz kalmış bir grup erkeğin stipriz yaparak işsizliğe çare aradıkları film bugün bile güncelliğini koruyor. "Sideway" ise daha çok ilişkiler üzerine kafa yoruyordu. Özellikle de şarap bağları ve şarap tadılan sahneler hala unutulmaz. "Meleklerin Payı"nda da viski üretilen fabrika, viski tadımı filan hoş ama eski bir viskinin büyük bir prestij olması çok enteresan. Benim için asıl önemli olan bir şişe viskinin gençlere bir gelecek sağlaması. Hatta Robbie "Robin Hood"çuluk oynarken 'severim ben hırsızın böylesini' diyesiniz geliyor. "Meleklerin Payı" olarak bana bu şahane film düştü. Bakalım size ne düşecek? (Ee, filmi izleyen espriyi anlar.)

Güle güle Emmanuelle
Benim kuşağımın (ve ağabeylerimin) mit mertebesine koyduğu erotik sinemanın en büyük yıldızı Sylvia Kristel hayata veda etti. Sanatçı "Lady Chatterllay'in Aşığı", "Mata Hari" gibi filmlerde oynasa da her daim sinemaya adım attığı Emmanuelle serisi ile anımsandı. Sinema var oldukça unutulmayacak.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.