Kendisi gibi öğretmen olan eşi Fikret Öztürk ile birlikte Opet'i kuran ve halen Opet'in yönetim kurulu üyeliği görevini sürdüren Nurten Öztürk, "Temiz Tuvalet", "Yeşil Yol", Örnek Köy", "Tarihe Saygı" gibi projelerle toplumu bilinçlendirmeyi amaçlıyor. MİLYAR DOLARLARA HÜKMEDEN KADINLAR * SEDA KAYA GÜLER
Bolu'nun Mengen ilçesinde doğan Nurten Öztürk, Köy Enstitüsü mezunu bir öğretmen çocuğu olarak, eğitimine köy okullarında başladı. İlk ve ortaokulu Mengen'de bitirip yatılı öğretmen okulu sınavlarına girdi. Sinop Kız Öğretmen Okulu, Çapa Yüksek Öğretmen Okulu ve Fen Fakültesi Zooloji-Botanik Bölümü'nü bitirerek 1971 yılında Akşehir Öğretmen Okulu'nda biyoloji öğretmeni olarak görevine başladı. Aynı yıl okul arkadaşı Fikret Öztürk ile evlendi. 13 yıllık öğretmenliği süresince 12 proje ile TÜBİTAK proje yarışmalarına katıldı ve 9 projesi ödül aldı. 1984 yılında öğretmenlikten ayrılarak aile şirketi olan ve 1980 yılında kurulan Öztürkler Petrol Ltd. şirketinde çalışmaya başladı. Eşi Fikret Öztürk ile birlikte 1992 yılında İstanbul'a gelerek Türkiye'nin ilk yerli akaryakıt şirketi olan Opet'i kurdu.
2002 yılında Koç Grubu'nun Opet'le yaptığı ortaklığın ardından, sosyal sorumluluk projelerine ağırlık veren Nurten Öztürk, 2000 yılında başlayan Temiz Tuvalet kampanyasına Yeşil Yol, Örnek Köyler, Tarihe Saygı ve Sevmek Korumaktır projelerine her yıl 3 milyon dolara yakın para harcıyor.
ANNEMİ BABAM OKUTTU
- Niye öğretmenlik?
Babam çevresine çok yararlı olan biri öğretmen, annem köy kızı olmasına, okuma-yazma bilmemesine rağmen babam tarafından okutulmuş, kitap okuyarak kendini geliştiren bir kadındı. Sınıflarda büyüdük biz. Annem, 'erkek çocuklar her yerde iş bulabilir, ama kızların mutlaka okuması lazım' derdi. Babamın köy kadınlarıyla bilgi alışverişini görünce, onun gibi olmaya özendim. Pulluk bile yoktu o zamanlar, karasabanlarla çalışırdı köylüler, bense traktör düşlerdim tarlayı sürmek için.
- Niye biyoloji?
Para hesabını iyi yapar, bana verileni iyi korur, çoğaltılabilirim ama kendimi sayılara çok yakın hissetmiyorum. Edebiyat yanım daha kuvvetliydi ama doğayı çok sevdiğimi için ve hem edebiyata hem fene yakın olduğu için biyolojiyi seçtim.
KESİNLİKLE EVDE OTURAMAM
- Öğretmenlik yılları nasıl geçti?
En iyisi olmak, öğrencilerimizi en iyi şekilde yetiştirmek için çabaladık hep. Ezberci zihniyetten kurtarmak için kendimizi laboratuvarlara attık. Eşimle öğretmen okulunda tanıştık, ikimiz de 3 senede okulu bitirdik. Kredi usülü olduğu için öğretmen olamayınca eşimin memleketi İslahiye'ye gittik. O ücretli ders verdi ve ben anneliğe hazırlandım. Karnım burnumdaydı öğretmenliğe başladığımda. Zor bir dönemdi ama üstesinden geldik.
- Çalışmayıp evde oturmayı düşündüğünüz oldu mu?
Üçüncü çocuğumu büyütmek için iki sene oturdum ama çocuk toparlanınca hemen çalışma hayatına dönmek istedim. Çalışamazsam ben olamayacağımı gördüm çünkü Kesinlikle ev kadınlarını küçümsemiyorum, çok kutsal bir meslek, aynı zamanda nankör bir meslek, aynı şeyleri yapmak insanın psikolojisini bozuyor. Çalışan kadın daha planlıdır, tersi görünse de hem kendisine hem evine vakit ayırabilir. Bu yüzden bütün kadınların çalışmasını arzuluyorum. Özellikle belli bir eğitim almış kadınların evde oturmasını hazmedemiyorum.
- Kendilerine yatırım yapılmış, bu ülkeye sorumlulukları var.
Kesinlikle. Çocuk nedeniyle birkaç yıl ara verilebilir ama kadını sosyal ortamdan koparmak, olaylara gözünün kapalı olmasını sağlamak sana ters geliyor. Eğitimli erkeklerin bunu istemelerini de kabullenemiyorum. Ben çalışan bir kadın olmaktan çok mutluyum. Beni öldürmek isterlerse evde oturtmaları yeter zaten.
POLİTİKAYI DÜŞÜNMÜYORUM
- Nasıl bir Türkiye hayal ediyorsunuz?
Bu ülke 10. yıl marşında söylendiği gibi 10 yılda her savaştan galip çıkmış bir ülke. O ruhla çok kısa bir zamanda çok şeyler başarabiliriz. Var olan potansiyeli doğru yönlendirebilirsek niye olmasın?
- Niye olmuyor peki?
Her iktidara gelen kendine göre yön değiştirmiş, sil baştan olmuş her şey. Hem vakit kaybı olmuş ham de gerçekten yetenekli, bilgili kişiler gereken yerlere konulmamış, adama iş verilmiş, işe göre adam alınmamış. Organizasyonsuzluk, bilinçsizlik, kargaşa iki adım öne bir adım geriye gitmemize neden olmuş. Oysa hepimizi huzur içinde bir Türkiye istiyoruz. Devletine güvenen, ülkesini seven, gitmek istemeyen insanların oluşturduğu bir Türkiye.
- Politikaya girseniz, milletvekili-bakan seçilseniz?
Hiç düşünmüyorum. Politikada eliniz kolunuz bağlanıyor. Çok şükür düşündüğümüz her şeyi gerçekleştirebilme fırsatı buluyorum ve böylece ülkeme daha yararlı olduğumu düşünüyorum.
TARİHE SAYGI PROJESİ
Örnek köy seçmek için, yerel yöneticilerden gelen davet üzerine Alçıtepe Köyü'ne giden Nurten Öztürk, Çanakkale Boğazı'ndan Kilitbahir'e yaklaşırken gördüğü çevresel kirlilik, çirkin yapılar, çöpler ve birbiriyle uyumsuz manzara üzerine "Tarihe Saygı" projesini başlatmaya karar verir.
Ve böylece Çanakkale Savaşları'nın geçtiği bölgeler olan Alçıtepe, Seddülbahir, Kilitbahir ve Bigalı köylerini kapsayan restorasyon ve düzenleme çalışmalarına başlanır.
KÖYLER YENİLENDİ
Evler boyanır, kimilerinin boyası kazınıp altından orijinal taşlar çıkar ve temizlenir, çevre ve meydan düzenlemeleri yapılır. Eğitim çalışmaları ise yöre halkının kazanç sağlayabileceği alanlara yönelir. Atatürk'ün evi, eski karakol gibi binalar restore edilip müze haline getirilir. Köy kahveleri, köy okulları, muhtarlık binaları yenilenir, iç donanımları yapılır. Kütüphaneler, bilgisayar laboratuarları kurulur.
Tüm restoran, kahve ve cafelere servis takımları, tahta sandalyeler dağıtılır. Eski satış tezgahları kaldırılarak modern satış büfeleri konur. Bütün köylere umumi tuvaletler yapılır. Boş duvarlar Çanakkale Savaşı ile ilgili panolarla kaplanır. 80 yataklı Eceabad Gençlik Merkezi yeniler. Kalkmadağ'daki Türk bayrağı yenilenir. Ve Eceabad'ta Gelibolu savaşlarını canlandıracak bir açık hava müzesi niteliğindeki "Tarihe Saygı Parkı" açılır. Toplam 7,5 milyon YTL harcanır.
OKUMA YAZMA BİLMEK YETMEZ
Projeleri nedeniyle Türkiye'yi karış karış gezen Öztürk'e göre halletmemiz gereken tek sorun; eğitim.
. Eğer bir ülkenin geleceğine yatırım yapmak istiyorsanız, eğitimine yapacaksınız. Bir toplumda bu kadar çok okuma yazma bilmeyen ve işlevsel anlamda eğitilmemiş gruplar varsa sorunlar her zaman olur.
. Tabii okuma yazma öğrenen insanı eğitimli kabul etmemek gerekir. Tersine göçü sağlarsak ve köyleri şehirleştirebilirsek, sorunu önemli ölçüde çözeriz.
DERS KİTABINDA TUVALET EĞİTİMİ
"Temiz tuvalet" onun gerçekten en çok önemsediği konu. Tuvalet eğitimini toplumun her kesimine yaymak ve de okullara girebilmek için MEB'na başvuruda bulunmuş. Okulları istasyonlara götürmüş, okullara gidip eğitim vermişler ama özellikle ders kitaplarına bu konunu girmesini istemiş. Geçen sene müjdeli haber gelmiş sonunda; müracaat değerlendirilmiş ve kabul edilmiş.
Beklediği bir yanıt daha var Orman Bakanlığı'ndan. Çin'de olduğu gibi 11 yaşına gelen her çocuğun en az 3 ağaç dikmesini sağlamak.
SARILDIKÇA BÜYÜYOR
Her projeyi önce kendisi geliştiriyor. Yurt dışına çıktığında görüp beğendiği, yabancıların becerip de bizim beceremediğimiz aksaklıkları, hizmetleri tespit ediyor ve başlıyor not almaya.
Atılacak adımları, kimlerle yapılacağını, hatta bütçesini ile belirledikten sonra ekiple birlikte harekete geçiyorlar. O yumağın sarılacağı çomağı buluyor, sarmaya başlıyor. Sarıldıkça büyüyor yumak ve başkalarının da katkılarıyla devleşiyor.