Doğu'da, Güneydoğu'da değil, İstanbul'un köylerinde yaşanan bir olay. Birinde 16 yaşındaki genç delikanlı, aynı yaşlardaki genç bir kıza aşık oluyor ve birlikte kaçıyorlar. Kız ve erkek tarafı birbirine giriyor. Erkeğin babası duruma el koyuyor ve kızı alıp babasının evine geri götürüyor. Kızın babası da, "Sen nasıl kızımı kaçırır, geri getirirsin?" diye çekip oğlanı vurup öldürüyor.
Köyde kahvelerde, evlerde hep bu olay konuşuluyor günlerdir. Kim haklı, kim haksız yorumları yapılıyor. Olayın eğrisi, doğrusu tartışılıyor.
Normal olan o yaşlarda iki gencin aşık olması. Ellerinde değil, sevecekler. Önemli olan bu sevginin toplum nezdinde nasıl karşılandığı. Bizim insanımız erkeğin aşkını normal görüyor. Ona sevme, aşık olma, gezme hakkı tanıyor. Ama kıza tanımıyor. İyi de bu erkek kiminle gezip tozacak, kime aşık olacak?
TOPLUMUN TAVRI
Elbette içinde yaşadığı toplumdaki kıza. Ama o kızın aşkı yaşama, gezip, tozma hakkı olmadığı için bunu gizli-saklı yapacak. Herkes kızların bunu yapma olasılığını bildiği halde, kendileri de geçmişte bunları yaptığı halde bilmiyormuş gibi yapacak. Başını kuma gömerek, kendilerini kandıracaklar.
Ama aynı zamanda da görmeseler, duymasalar da dedikodusunu yapacaklar. Hele bir de bir yerlerden duman çıkmışsa iyice üfleyip, yangın çıkmasını sağlayacaklar. Hem bilecekler ki, böyle bir olay kendi yakınlarının başına gelse çok üzülecekler, buna rağmen bir başkasını üzmeye devam ederek. Yangına körükle gidecekler.
O erkekler de kendilerini düşündükleri kadar aşık oldukları kızı düşünmeyecekler ya da işte o yaşların verdiği hormon yüklemesinin, akan deli kanların etkisiyle her şeye meydan okuyacaklar.
KÖTÜ SON
Dediğim gibi normal olan aşık olmaları. Ama toplum bunu filmlerde yüceltip, gerçekte kötüleyince bu durum anormal yaşanıyor. Bir yıl hatta bir yıla kalmayıp birbirlerinden nefret edecek iki genç evlenmeye karar verip, çoluk çocuğa karışıyor ve hayatlarının en büyük hatasını yapmış oluyorlar. Bir kere yasalara göre bu yaşta kız ve de erkek çocuğun cinsel ilişkiye girmesi yasak. Evlenseler bile suçları ortadan kalkmıyor. Bu olayda da erkeğin babası doğru bir harekette bulunup, kızı baba evine geri götürüyor.
Burada kız babasının tavrı önemli. Kızı kaçtığı, kaçırıldığı için mi üzgün, eve geri getirildiği için mi? Kaçtığı için üzgünse, kızı eve getirilmiş, memnun olması lazım. Ama söylenenlere göre, "Artık kızımın adı çıktı, kimse almaz, sen nasıl bunu ona yaparsın?" diyerek delikanlıyı çekip vuruyor.
Bu durumda, oğlanın babasının, kendini kızın babasının yerine koymaması, işi tatlıya bağlayıp, "Bunlar bir hata yapmış ama yaşları küçük. Madem sevmişler, söz keselim, işin adını koyalım, 18'i doldurduklarında evlendirelim" demesi gerekirdi. Hep derim ya, erkek tarafın da sorumluluğu var. Onlar da benim çocuğum erkek, benimkine bir şey olmaz, namus sadece kız tarafını ilgilendirir, demeyecek. Deyince böyle sonu kötü bitiyor işte.