Bir cumartesi sabahı, ölecekleri akıllarından ucundan bile geçmeden sokağa çıktılar. Hiç beklemedikleri bir anda, hiç anlamadıkları bir şekilde veda ettiler..
Reyhanlı'da korkunç bir olay yaşandı, günlük uğraşları içinde olan, döviz bürosunda para bozduran, alışverişe için sokağa çıkan, sürücü kursuna giden, ailesine yardımcı olmak için fırında çalışan, teyzesinin arkasından ağladığı için onunla birlikte gezmeye giden, tesadüfen o yolda yürüyen vatandaşlar, patlama sonucu hayatını kaybetti.
Birçok ev yangın yeri gibi. Sevdiklerine ağlıyor, yürekleri yanıyor, içleri parçalanıyor. "Her canlı ölümü tadacaktır" ama bu ani bir ölüm, zamansız bir ölüm, sırasız bir ölüm.
Bir haftadır bizim ailede de yas var, 84 yaşındaki teyzemi kaybettik. Başta kızları olmak üzere annem, dayım, yeğenleri, kuzenleri, torunları, damatları hepimiz üzgünüz ama hastaydı, 16 gündür hastanedeydi. Mavi kanı yok olmuş, damarları kaybolmuş, serum, kan vermek için hemşireler canını acıtmamak için büyük çaba gösteriyordu. Ölmeseydi iyiydi ama huzura erdiğini düşünüyoruz.
Sıralı bir ölüm. Beklediğimiz, kendimizi alıştırdığımız bir ölüm.
ACILARA ORTAK OLMAK
Reyhanlı'da ölenler öyle mi? Evden çıkarken ölecekler akıllarından bile geçmedi. Geleceğe dair umutları, hayalleri, beklentileri vardı. Bir anda oluverdi her şey. Hiç beklemedikleri bir anda, hiç anlamadıkları bir şekilde veda ettiler. Haberi duyduğumuz andan itibaren hepimizin yüreği sızladı. Yakınları kadar olmasa bile ölen her vatandaşımız için içimiz yandı. Matemdeyiz, yastayız. Öyle olmamız gerekiyor.
Evet, bu olay moralimiz bozmaz, barış sürecine olan umutlarımızı ortadan kaldırmaz, endişelerimizi artırmaz ama neler olup bittiğini de öğrenmemiz gerekir. Basına yayın yasağı geliyor "İnsanların acılarını derinleştirmemek için". Peki, o insanların acılara otak olmamız, matemde, yasta olduğumuzu hissetmemiz gerekmez mi? Televizyon kanallarının daha hassas bir yayın politikaları izlemeleri gerekmez mi?
SORULAR, İHTİMALLER
Ayrıca birçok sorular var kafaları kurcalayan. İki kişi bir araya geldiğinde bu sorular sorularak, yorumlar yapılıyor. Örneğin; patlamanın yapılacağıyla ilgili istihbarat bilgilerinin olduğu söyleniyor. Öyleyse beş adet minibüs nasıl Türkiye'ye girdi? İçlerine patlayıcı yerleştirilmesinden nasıl kimsenin haberi olmadı. Olayın ardından hemen failleri yakalayanlar, olay olmadan önce neden harekete geçmediler ve 46 kişinin ölmesini ve onlarca insanın yaralanmasını engellemediler?
Kendi vatandaşlarını öldürmekten çekinmeyen Suriye yönetiminin bu işi yapması olasılığı elbette var. Ama her ihtimali değerlendirmeyi de unutmamak gerekiyor.
Ve sınırlarımızın güvenliği. Özellikle hudut kapılarından özellikle Suriye'den gelenlerin elini kolunu sallayarak geçtiğine yönelik iddialar. PKK çekilirken gelenlerin kimliği önemsenmiyor mu?