Daha önce bu köşede (20-21 Mart 2013) Facebook'un tepe yöneticilerinden Sheryl Sandberg ve kitabı "Lean İn"den bahsetmiştim. Benim için önemli bir kadın Sheryl. Sınırları zorlayan, ona sunulan ve önüne konanla yetinmeyen, aklına yatmayan kurallara boyun eğmeyen, çalışmayı yaşam biçimi olarak seçen bir kadın.
Başarılı ve güçlü kadınlar için özgüveni olan kadınlar deriz. Başarının nedenini buna bağlarız. Evet, kendisine güvenir bir şeyleri başarmak için yola çıkan her kadın ama bu, özgüveni olduğu anlamına da gelmez. Kolay değildir zira kararları sizin almadığınız, kuraları sizin koymadığınız bir arenada gösteriye çıkmak.
İş dünyası da kadınlar için böyle bir alan. Elbette kendimize güveniyoruz, akıllıyız, zekiyiz, çalışkanız, yetenekliyiz ama işte orası "erkekler" dünyası. Sizi kolay kolay kabul etmiyorlar. Kendilerine rakip olarak görmek istemiyorlar. Dünyanın en zengin adamlarından Warren Buffet'in bir sözünü de örnek olarak gösteriyor. Demiş ki Buffet bir röportajında: "Başarımın sebeplerinden biri, nüfusun sadece yarısıyla rekabet ediyor olmam."
SHERYL SANDBERG
Dünyanın en güçlü kadınları arasında yer alan (5. Sırada) Sandberg de bütün başarısına rağmen kendine güven konusunu bir türlü çözemediğini itiraf ediyor. Diyorum ya kolay değil, "seçicinin, karar vericinin, onaylayanın erkekler" olduğu bir ortamda bütün başarınıza rağmen kendinizi "başarılı" görmek.
Hep "Bir şeyleri ıskalıyor muyuz, eksik mi yapıyoruz, yanlış mı yapıyoruz, hatalı mıyız?" endişesi içindedir kadınlar. Erkekler de vardır mutlaka bu duygular ama kadınlar da biraz daha fazla. O da bir kadından beklenenlerin dışına çıkmak istememizden kaynaklanıyor.
Örneğin ben kendimi bildim bileli bir ev kadını olmayı hayal etmedim. Ev işi yapmak, ütü, çamaşır hatta yemek yapmak bile bana hep zul geldi. Çünkü ben sabah evden çıkıp işime gidiyordum. Bütün gün orada çalışıyor, sevdiğim işi yapıyor ve yapabileceğimin en iyisini yapmaya gayret ediyordum. Röportaja gideceğim kişiye hangi soruları soracağımı düşünürken, yazacağım haberle ilgili araştırma yaparken, hazırladığım derginin veya sayfanın veya kitabın herkes tarafından beğenilmesi için çaba gösterirken bir de akşama ne yemek pişireceğimi düşünmek istemedim. Düşünmedim de.
ERKEK VE EV İŞİ
Akşam eve dönerken ya marketten hazır bir şey almaya baktım ya da dışarıdan bir şeyler sipariş vermeyi ya da o an evdeki malzemeyle kendime bir şeyler hazırlamaya baktım. Ya da benden önce eve gelen kocam hazırladı yemeği, "yemek veya ev iyi yapmak sadece kadının görevidir" demeden.
Bu nedenle rahattım. Ama işte her ne kadar aileniz, çevreniz, yakınlarınız sizden böyle bir "görev" beklemese de bu toplumsal baskı kadınların üstünde. Ve her çevre ve koca benimki gibi değil. Daha geçen gün Seda Sayan'ın programında gördüm bu bakışı. Kaynanalar oğullarına iş yaptırdığı için gelinlerden şikayetçiler. İkisi de çalışıyor ama erkek anneleri gelinlerinin evde de çalışmasını, oğullarının bekarken olduğu gibi sorumsuz yaşamlarını sürdürmelerini bekliyorlar.
Oysa erkeğin ev işi yapması veya çocukları uyutması, olarla ilgilenmesi evdeki mutluluğu artırır.
Sandberg diyor ki "Lean In/Sınırları Zorla" kitabının tanıtımı için geldiği İstanbul'da verdiği röportajda: "Dünyamın tüm erkekleri. Bu gece eşinize sürpriz yapmak istiyorsanız ona çiçek almak yerine çamaşır, bulaşık yıkayın, çocuklarla ilgilenin."