Bu dünyayı geç yaşta keşfeden biri olarak çevremdeki çocuklara her fırsatta matematik kitabı hediye etmeyi bir görev olarak görüyorum. Bu konuda Tübitak'ın kitapları imdada koşuyor. Her yaştaki çocuklar için eğlenceli kitaplar mevcut. Kitap fuarlarında mutlaka reyonlarına uğruyor ve hem çocuklar hem de kendim için kitaplar alıyorum.
Bunlardan biri "Bir Sayı Tut". Kozalaklardan ayçiçeklerine, bahçe düzenlemelerinden şifreli mesajlara, doğada ve günlük yaşantımızda önemli bir yeri olan sayıların ilginç dünyasını anlatan bir kitap. Yazarı fizikçi Malcolm E.Lines. "Bilimin herhangi bir yönünü anladığını söyleyen ve ondan coşku duyan bir kimse, bu bilginin özünü ve heyecanının, normal ölçülerde zekası olan, ilgi duyan, sıradan kişilere aktarabilmelidir." diyerek yazmış kitabı.
FİBONACCİ SAYILARI
Kitap şu soruyla başlıyor: eğer bir çift tavşan her ay yeni bir çift tavşan doğurursa ve her yeni tavşan her ay yeni bir çift tavşan doğurursa ve her yeni tavşan çifti kendi doğumlarından iki ay sonra yavrulamaya başlarsa, bir çift tavşandan bir yılda kaç çift tavşan üretilebilir?
Her tavşan çiftinin bir dişi bir erkek tavşandan oluştuğu varsayımını bir yana bırakarak yapılan hesap sonucu şöyle bir sayı dizisi çıkıyor ortaya:
1, 1, 2, 3, 5, 8, 13, 21, 34, 55, 89, 144
Bu dizi nasıl oluşuyor derseniz, her sayı (doğal olarak ilk ikisi dışında) kendinden evvel gelen iki sayının toplamından oluşuyor. Matematikte bu dizilime Fibonacci sayıları deniyor ve devam ettirildiğinde çok büyük bir hızla büyüyorlar. Örneğin dizinin 25'inci sayısı 75.025. 100. sayısı ise tam 21 basamaklı. Fibonacci sayıları doğada sürekli karşımıza çıkıyor. Örneğin papatyaların bu sayı kadar taç yaprağı var. Dolayısıyla "seviyor -sevmiyor" falının olumlu sonuç vermesi "talih perisi"nin araya girmesinden çok Fibonacci sayılarının dağılım istatistiğine bağlı.
BUĞDAY TANELERİ
Bir sayı dizilimi de satranç hikayesinden. Bu hikaye de Sinan Sertöz'ün "Matematiğin Aydınlık Dünyası" adlı kitabında yer alıyor. Bilenler bilir. Bilmeyenlere anlatalım. Satranç ilk kez MS: 570 yıllarında Hindistan'da oynanmış. Bu oyunu bulan Brahman Rahibi Şah'a bir ders vermek istemiş. "Sen ne kadar önemli olursan ol, adamların, vezirlerin, askerlerin olmadan hiçbir işe yaramazsın" demek istemiş.
Şah da oyunu beğenmiş ve "Dile benden ne dilersen!" demiş. Şah'ın alması gereken dersi almadığını düşünen Rahip, "Bir miktar buğday istiyorum" diyerek şöyle devam etmiş: "Sana bulduğum bu oyunun birinci karesi için bir buğday, ikinci karesi için iki buğday, üçüncü karesi için dört buğday istiyorum. Böylece her karede aldığım buğdayların iki misli kadar buğday istiyorum." demiş.
SONSUZA KADAR
Kendisi gibi yüce ve kudretli bir hükümdardan isteye isteye üç-beş tane buğday isteyen rahibin tavrını küstahlık olarak değerlendiren Şah, adamlarına dönerek, "Hesaplayın ve hak ettiğinden bir tane daha fazla buğday vermeyin." demiş.
Sonuç: ilk kareler kolay gitmiş. 10. kareye geldiklerinde toplam 1025 buğday vermeleri gerekmiş, yani bir avuç buğday.
15. karede miktar 1,5 kiloya, 25. karede 1,5 tona ulaşmış. Şah'ın adamları 31. kareye gelince bu işin şakası olmadığını anlamışlar çünkü vermeleri gereken miktar 92 tona, 54. karede 771 milyon tona çıkmış.
Sonsuzun ucağı bucağı yok kısacası. Evrendeki tüm moleküllerin sayısını yazmak için sadece yetmiş dokuz sıfır gerekiyor. Ama ilkel kabileler sadece üç sayıyla yetinirlermiş: Bir, iki ve çok...