Son günlerde o kadar sık rastlıyorum ki "saatler" boyu telefonda konuşan insanlara. Saati özellikle vurguluyorum çünkü öyle 5-10 dakika konuşmalardan bahsetmiyorum, en kısası yarım saati geçen konuşmalar sözünü ettiğim.
Cep telefonu sadece gençlerin değil, büyük-küçük, kadın-erkek herkesin elinde. Geçenlerde otobüs yolculuğu sırasında, trafik de yoğun olduğu için bir saate yakın süren yolculukta arkamdaki kadın, yol boyu arkadaşıyla konuştu. Hep kendisi konuştu, anlattı, anlattı. İster istemez kulak misafiri oluyorsunuz. Dinlemek istemeseniz de söylenenleri duyuyorsunuz. Kocasını, çocuklarını, kayınvalidesini, akrabalarını, olan biteni anlattı, dertleşti. Taksim'e geldiğimiz zaman da "Haydi eyvallah" deyip kapattı.
Bir bakıma iyi bir şey konuşmak, içimizi dökmek. Rahatlama unsuru. İçimizde kalmıyor dertlerimiz. Paylaşıyoruz. Ama kendi görüşümüzü dikte ediyoruz. Karşımızdaki bizi ne kadar dinliyor, bilmiyoruz.
DİNLEME TÜRLERİ
İnsanların dinleme eylemleri aynı zamanda dinleme türlerini de oluşturuyor. Prof. Dr. Erhan Eroğlu'ya göre "dinleme engeli" niteliğine bürünen ve iletişim sürecinde "gürültü"ye dönüşen dinleme türleri var.
Bunlardan biri görünüşte dinleme. Konuşan kişiyi dinliyormuş gibi görünüp dinleyenlerin kafalarındaki başka şeylerle ilgilenmeleri durumu. Arkamdaki kadın konuşurken karşısındaki kadın belki de böyle dinledi. Bir saat sonuçta. Evdeyse işi gücü var. Belki bir yandan yemek yapıyor veya ev işlerini. Belki çocuğuyla ilgileniyor. Söylenenlerin yarısından fazlasını dinlememiş olabilir.
Bir başka dinleme türü, seçerek dinleme. Bazı insanların konuşmanın sadece kendileri ile ilgili kısımlarını seçerek dinlediklerini söylüyor Eroğlu. Diğer söylenenleri ihmal ediyorlar.
Bir de saplanmış dinleme türü var. Bu kişiler duygusal yönden saplantılı kişiler. Hep aynı duygusal tonu taşımak isterler. Ne söylenirse söylensin, onlar o konuşmaların içinden üzülecek veya sıkılacak bir şeyler bulmaya ya da gülünecek bir espri çıkarmaya çalışırlar.
DİNLEME VE ANLAMA
En sevimsizi ise savunucu dinleme. Bu tip dinleyiciler, ne duyarlarsa duysunlar, her söyleneni kendilerine yönelmiş bir saldırı olarak görür ve hemen savunmaya geçerler. Kendilerini bu savunmaya hazırlarken de söylenen hiçbir şeyi dinlemezler.
Bir de tuzak kurucu dinleme var. Bu tür dinleyiciler karşılarındaki konuşurken hiç seslerini çıkarmazlar. Çünkü onların niyeti dinlediklerinden karşılarındaki kişiyi zor duruma sokacak bilgileri saptamak ve bunları o anda veya yeri geldiğinde kullanmak için saklamak peşindedirler.
En çok rastlanan ise yüzeysel dinleme. Bu kişiler konuşanın kullandığı kelimelerin düzeyinde kalır ve asıl altta kalan anlama asla ulaşamazlar ya da ulaşmaya çalışmazlar. Öylesine dinlerler.
Yapılan araştırmalar dinlemenin insanı mutlaka anlamaya götürmediğini ortaya koymuş. Kimi dinlemek istemediği için kimi de bütün dikkatini verdiği halde anlamak istemediği için konuşulanları anlamıyor.