Aşık Veysel yılına özel plak
Ünlü halk ozanımızın ölümünün 50. yılında UNESCO 2023’ü Aşık Veysel yılı ilan etti. D&R onun hafızalarda yer eden 10 önemli eserinin analog kayıtlarının yer aldığı özel bir plak çıkardı. Biz de hayatını bir kez daha hatırlatmak istedik...
- Pazar
- Giriş Tarihi: 12 Mart 2023
2023 yılı, UNESCO tarafından barış, hoşgörü, vatanseverlik, sevgi, yaşama sevinci ve doğaya olan bağlılığı anlatan şiirleri nedeniyle tüm dünyada Aşık Veysel yılı ilan edildi.
"Dostlar Beni Hatırlasın" dizeleriyle akıllara yer eden ünlü halk ozanımız vefatının 50. yılında tüm dünya tarafından hatırlanacak.
D&R, Türk Halk Ozanı Aşık Veysel'in vefatının 50. yıl dönümünde UNESCO tarafından ilan edilen "Aşık Veysel'i Anma Yılı"na özel gerçekleştirilen çalışmalara da ortak oluyor.
D&R, Aşık Veysel'in anısına, Türküola Müzik tarafından özel olarak hazırlanan, süpervizörlüğünü Neşe Demirkat Karayol ile Bektaş Türk'ün üstlendiği plağı Türkiye genelindeki tüm mağazalarında meraklılarıyla buluşturuyor.
Sadece D&R mağazalarında satışta olacak uzunçaların içerisinde halk ozanının; Dostlar Beni Hatırlarsın, Güzelliğin On Para Etmez, Beni Hor Görme Kardeşim gibi hafızalarda yer eden 10 önemli eserinin analog kayıtları yer alıyor. Biz de onun hayatının derinliklerine dalarak acılarla dolu yaşamını hatırlayalım...
SON RENGİ KIRMIZI
Veysel Şatıroğlu, 1894'te Sivas'ın Şarkışla ilçesine bağlı Sivrialan köyünde dünyaya geldi. Annesi Gülizar ana, koyun sağmaya giderken oracıkta dünyaya getirmiş Veysel'i.
Göbeğini de kendisi kesmiş, bir çaputa sarıp yürüye yürüye köye dönmüştür. Veysellere yörede "Şatıroğulları" derler.
Babası "Karaca" lakaplı, Ahmet adında bir çiftçidir. Veysel'in dünyaya geldiği sıralar, çiçek hastalığı Sivas yöresini kasıp kavurmaktadır.
Veysel'den önce, iki kız kardeşi çiçek yüzünden yaşamlarını yitirmiştir. Yedi yaşına girdiği 1901'de Sivas'ta çiçek salgını yeniden yaygınlaşır; o da yakalanır bu hastalığa. O günleri şöyle anlatıyor:
"Çiçeğe yatmadan evvel anam güzel bir entari dikmişti. Onu giyerek beni çok seven Muhsine kadına göstermeye gitmiştim. Eve dönerken düştüm. Bir daha kalkamadım.
Çiçeğe yakalanmıştım... Çiçek zorlu geldi. Sol gözüme çiçek beyi çıktı. Sağ gözüme de, solun zorundan olacak, perde indi. O gün bu gündür dünya başıma zindan." Bu düşmeden sonra Veysel'in belleğine bir de renk işler: Kırmızı.
Bunu Gülizar Ana şöyle anlatıyor:
"Renklerden yalnız kırmızıyı hatırladı. Çiçek hastalığına yakalanmadan önce düşmüştü. Kan görmüştü. Kanın rengini hatırlardı yalnız. Yeşili de elleriyle bulur ve severdi."
Sağ gözünün görme şansı varmış.
Babasına "Çocuğu Akdağmadeni'ne götür, orada gözünü açacak bir doktor var" demişler. Sevinmiş babası.
Fakat bir gün inek sağarken babasının elindeki değneğin ucu öteki gözüne girivermiş. O göz de akıp gitmiş böylece." Emlek yöresi olarak adlandırılan Sivas'ın bu âşığı/ozanı bol diyarında, Veysel'in babası da şiire meraklı, tekkeyle içlidışlı biriymiş. Veysel'in dertlerini birazcık da olsa unutacağı bir uğraş olsun diye bir saz verir eline.
İlk saz derslerini babasının arkadaşı Çamışıhlı Ali Ağa'dan (Âşık Alâ) almış. Karanlık dünyasını aydınlatan ozanlar dünyasıyla Çamışıhlı Ali tanıştırıyor daha çok Veysel'i. Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan, Dertli, Ruhsati gibi usta ozanların dünyalarıyla tanışıyor böylece. Âşık Veysel'in hayatında ikinci mühim değişiklik seferberlikte başlamıştır. Kardeşi Ali de cepheye gitmiş, küçük Veysel kırık telli sazıyla yalnız kalmıştır.
Harp patladıktan sonra Veysel'in bütün arkadaşları, emsalleri cepheye koşuyorlar. Veysel bundan da mahrum...
AİLESİNİ KAYBEDİYOR
Veysel'in annesi ve babası seferberlik sonlarına doğru Veysel'i Esma adında, akrabalarından bir kızla evlendiriyorlar.
Esma'dan bir kızı bir oğlu oluyor Veysel'in. Oğlan çocuğu daha on günlükken annesinin memesi ağzında kalarak ölüyor... Veysel'in acıları bununla da bitmiyor.
1921'in 24 Şubat'ında annesi, ondan 18 ay sonra da babası ölüyor.
Ağabeyi Ali'nin bir kız çocuğu daha olunca çocuklara ve işlere bakması için bir azap (hizmetkar) tutuyorlar. Bu hizmetkar Veysel hasta yatarken, eşi Esma'yı kandırarak kaçırıyor. Veysel'in acılı yaşamına bir acı daha ekleniyor böylece. Karısı bir başına bırakıp gittiğinde Veysel'in kucağında henüz altı aylık kızı varmış. İki yıl kucağında gezdirmiş Veysel onu, ne çare o da yaşamamış.
TECER İLE YENİ BAŞLANGIÇ
1931 yılında Sivas Lisesi edebiyat öğretmeni olan Ahmet Kutsi Tecer ve arkadaşları "Halk Şairlerini Koruma Derneği"ni kuruyorlar. Ve 5 Aralık 1931 tarihinde de üç gün süren Halk Şairleri Bayramı'nı düzenliyorlar.
Böylece Veysel'in yaşamında önemli bir dönüm noktası işlemeye başlıyor. Denebilir ki, Veysel için A. Kutsi Tecer'le tanışması hayatında yeni bir başlangıcı işaretliyor. 1933'e kadar usta ozanlarından şiirlerinden çalıp söylüyor. Cumhuriyet'in onuncu yıldönümünde A. Kutsi Tecer'in direktifleriyle bütün halk ozanları cumhuriyet ve Gazi Mustafa Kemal üzerine şiirler düzmüşler.
Bunlar arasında Veysel de var.
Veysel'in günışığına çıkan ilk şiiri böylece "Atatürk'tür Türkiye'nin ihyası"... dizesiyle başlayan şiir oluyor. Bu şiirin gün yüzüne çıkışı, Veysel'in de köyünden dışarıya çıkması oluyor.
ÖZEL KANUNLA MAAŞ
KÖY Enstitüleri'nin kurulmasıyla birlikte, yine Ahmet Kutsi Tecer'in katkılarıyla, sırasıyla Arifiye, Hasanoğlan, Çifteler, Kastamonu, Yıldızeli ve Akpınar Köy Enstitüleri'nde saz öğretmenliği yapıyor. Bu okullarda Türkiye'nin kültür yaşamına damgasını vurmuş birçok aydın sanatçıyla tanışma olanağı buluyor, şiirini iyiden iyiye geliştiriyor. 1965 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi, özel bir kanunla Âşık Veysel'e, "Anadilimize ve milli birliğimize yaptığı hizmetlerden ötürü" 500 lira aylık bağlanmıştır. 21 Mart 1973 günü, sabaha karşı saat 3.30'da doğduğu köy olan Sivrialan'da, şimdi adına müze olarak düzenlenen evde yaşama gözlerini yumdu.