İzmirli çiftten tarihi canlandıran dokunuşlar

Binaları kaderine terk etme kavramının artık ortadan kaldırılması gerektiğini söyleyen Burcu ve Mahir Kaplan, “Tarihi yapılarımızın her biri miras niteliğinde. Kültürümüze yeniden kazandırmamız gerekirken neden kaderine terk edelim? Kanunda her şeyin çözümü var. Yeter ki biz fikir ve güç birliği yapalım” dedi

Restorasyon Uzmanı İnşaat Mühendisi Mahir Kaplan ve yine kendisini gibi restorasyon uzmanı Mimar Burcu Kaplan ile birlikte bugüne kadar İzmir'in tarihine ışık tutan pek çok yapıya yeniden hayat verdi. Umart Mimarlık'ın kurucuları olan Kaplan çifti, Kemeraltı Hisar Camii, Mithatpaşa Endüstri Meslek Lisesi ve Manisa Kurşunlu Han, Aya Voukla Kilisesi ve Basın Müzesi, Cumhurbaşkanlığı Müzesi ve Kütüphanesi, Salepçioğlu ve Başdurak Camii, Çeşme Haralambos Kilisesi, Tire Yalınayak Hamamı, Rönesans Köşkü, Tarihi Eyüp Şahin Evi, kentin simge binaları olan Levanten köşkleri bunlardan sadece bazıları. Son olarak da Kıbrıs Şehitleri Caddesi'ndeki 19. Yüzyıl mimarisine sahip İtalyan Lisesi'nin bir parçası olan tarihi müştemilat yapısı yeniden hayat buldu.

- Tarihi binalar sadece yapısal özellikleri nedeniyle mi önemli?
Mahir Kaplan: Yapısal özellikleri elbette önemli ama onları anlamlı kılan tarihleri ve onunla birlikte hayata kattıkları değer. Tarih insana ilham verir, nefes aldırır.
Dolayısıyla bu yapıların sadece ayağa kalkması yetmiyor. İnsanlığa da dokunması lazım. Sosyal yaşama katkı sağlaması lazım.
- Tarihi binaların restorasyonu aslında bir bebeğin dünyaya gelmesi gibi..
Burcu Kaplan: Kesinlikle. Her binanın dönemi, geçmişi farklı. Hepsinin sorunları da birbirinden farklı. Tarihi yapılar, sadece bina değil, bir yaşam şeklidir. Biz toplum olarak insanlık tarihini kucaklamış bir coğrafyada yaşıyoruz.
Kentimizde de bu açıdan büyük bir miras var. Bu mirasa sahip çıkmalıyız.
Üstelik bu sahip çıkmada çok ama çok iyi olmalıyız. Yurt dışından bize bakan "Türkler çok iyi tarihçidir, korumacıdır, restoratördür" demeli.
- Her kültür mirasının bir yaşı, bir ömrü var. Nasıl korumak lazım?
Burcu Kaplan: Aslında bu tip yapıları geçmişimizin geleceğimize mirası olarak görmeliyiz. Dolayısıyla uzun vadeli bir koruma lazım. Bu eserleri geleceğe taşımak istiyorsak, ona göre dokunmalıyız.
Deprem kuşağındayız. Yapıları yalnızca süslemek, mimari unsurlarıyla ele almak doğru değil, statik açıdan da depreme karşı performanslarını artırarak onarmak gerekiyor.
- Peki bu noktada bize ne gibi görevler düşüyor?
Mahir Kaplan: Kaderine terk edilme kavramını ortadan kaldırmak için güç birliği yapmalıyız. Eğer mülk sahibi yapamıyorsa devlet, belediye kamulaştırmalı. Neden kaderine terk edelim? Neden kültürümüze kazandırmayalım?
Kanunda her şeyin çözümü var.
Bu bakış açısıyla yeniden hayata döndürebiliriz. Yeter ki biz fikir birliği, güç birliği yapalım.
- Mirasımızı korumak için her sektörde olduğu gibi nitelikli elemana ihtiyaç yok mu?
Mahir Kaplan: Tabi ki var.
Büyük şehirlerde zanaatkar sayısı çok az, bu işin merkezi daha çok Anadolu oldu. Korumaya yönelik temizlik, sağlamlaştırma, bütünleme gibi konservatif dokunuşları yapabiliyor ama bakım onarım, sıva, derz gibi küçük çaplı işlemler konusunda da bilgi sahibi olunması lazım. Böyle olursa sektöre çok güzel bir dokunuş olur.
- İzmir'i nasıl hayal ediyorsunuz?
Mahir Kaplan: İzmir'de çok yol kat edildi ama çok daha güzel olmasını istiyoruz. Kaderine terk edilmiş yapılar bizleri üzüyor.
Kentsel dönüşüm projelerinde bu yapılar da düşünülmeli, kültürel miraslarımızın kent yaşamına dahil olması yaşama da renk katıyor.
- Şu an yeniden hayat bulan İtalyan Evi'ndeyiz. Burasının özelliği nedir?
Bu yapı İtalyan Lisesi'nin bir parçası olan tarihi bir müştemilat yapısı. 19. yüzyıl yapısı. Haziran ayında çalışmalara başladık. Dört ay geceli gündüzlü çalıştık. Yapı her malzemesiyle özgün bir şekilde ortaya çıkarıldı. Özelliği ise şu, burası İtalyan Dostluk Evi olacak.
Burada Türk ve İtalyan iş insanları etkinlikler düzenleyecek. İtalyan arşivinin çok kıymetli eserlerinin yer aldığı bir kütüphane olacak.
- Son dönem projeleriniz neler?
Burcu Kaplan: Yeni projelerimizden biri Mektupçu Konağı. Projeleri yapılıyor.
Çeşme Kent Müzesi'ni restore ettik. 800 yıllık ilk Türk yerleşkesi olan Çakabey'in ailesinin yaptığı Çeşme Köy Camii'ni konservasyonla kalan kısımlarını dondurduk. Dış etkilere karşı korunsun diye de Koruma Kurulu onayıyla Göbeklitepe'deki gibi çatı örtüsüyle kapattık. Aynı zamanda Aydın'da Eyüp Şahin Evi'ni yapmaya başladık.
İzmir İl Emniyet Müdürlüğü projemiz var, Alman Konsolosluğu var.
- Son olarak eski bina sahiplerine de bir çağrınız olur mu?
Mahir Kaplan: Bu binalar size ait ama aynı zamanda topluma ait, kente ait. İtalyanların meşhur bir dönüşüm sloganı var. "Sahip çıkarsan senin, çıkmazsan benim" derler. Bunlar kültür mirasları. İtalya'da şu an böyle bir yasa var. Sahip çıkmazsan devlet geliyor kamulaştırıyor. Avrupa'da pek çok ülkede bu böyle.

Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

"Tamam" ı tıklayarak, çerezlerin yerleştirilmesine izin vermektesiniz.