♦♦♦
1937 Samsun doğumlu İsmet Nedim Ankara ve İstanbul Radyoları'nda sanatçı olarak çalıştıktan sonra Berlin'e yerleşmişti. Popüler bir besteci ve şarkıcıydı. Almanya'da telif haklarının ne olduğunu tam da Gema'nın merkezinin bulunduğu şehirde çok iyi kavramıştı. Türkiye'den gelen haberlerle şarkısının yeni kurulan partinin propagandasında kullanılacağını öğrendiğinde gururlandı. Ayrıca yüklü bir telif hakkı söz konusuydu...
1 Ocak 1952 tarihinde yürürlüğe giren 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu hiç uygulanmıyordu ülkemizde. Ne eser sahiplerinin telif haklarını savunacak ve takip edecek bir kuruluşu ne de telif haklarını uygulamaya niyetli bir devlet vardı.
♦♦♦
Oysa Avrupa'da bestecilerin, söz yazarlarının ve aranjörlerin telif haklarını koruyan iki büyük kurum vardı. Almanya'nın Gema'sı, Fransa'nın Sacem'i. Gema; plak, bant gibi mekanik haklardan, Sacem ise eser sahiplerinin canlı yayınlarda icra edilen eserlerinden sorumluydu.
Türkiye'de müzik birlikleri olmadığı için Gema ve Sacem ülkemizde 60'lı ve 70'li yıllarda iki temsilcilik açtı. Sacem'in ilk temsilcisi Prof. Kudret Ayiter, Gema'nın ki ise Prof. Halit Kemal Erbil'di. Ben 70'lerin başında Gema'ya kaydımı yaptırdım...
O zamanlar yayın kuruluşu olarak sadece TRT vardı. Yabancı eser sahiplerinin eserlerini kullandığı için mecbur kalmış Sacem'le sembolik bir anlaşma yapmıştı. Ama Gema'yla anlaşmaya hiç niyeti yoktu. Gerekçeleri de şuydu: "Bir kapıda iki dilenci olmaz!"
♦♦♦
Telif hakkı sahiplerinin dilenci muamelesi görmesi uzun yıllar sürdü. Bu anlayış bugün bile bazı beyinlerde değişmedi. 10 lira verip bir CD alan onu hala umuma açık yerlerde de tepe tepe kullanabileceğini sanıyor. Ama telif kuruluşları hırsızların tepesine bindikçe akılları başlarına geliyor...
TRTilk dersini Gema'nın avukatından aldı. Prof. Ayiter bir gece radyoda çalan Strauss'un bestesini banda kaydetti ve ertesi gün elindeki yetki belgesi ve bantla birlikte TRT'yi mahkemeye verdi. Gema davayı kazandı... TRTpabucun pahalı olduğunu farkedince Gema ve Sacem'le anlaştı...
♦♦♦
70'li yılların en ünlü bankalarından biri genel müdürünün çok sevdiği Rodrigo'nun Gitar Konçertosu'nu cıngıl müziği yapmış ve başkalarının kullanmaması için gazeteye ilan bile vermişti. Sanki çoluk çocuk yer kapmaca oynuyormuş gibi. Oysa Banka, eser sahibinden kendisi kullanmak için izin almamıştı. Çünkü böyle bir bilinç, telif diye bir kavramdan habersizdi. Mahkeme bankayı 100 bin TL ödemeye mahkum etti...
Çok şükür artık o cahiliye devirleri aşıldı. Şimdi telif haklarını koruyan kuruluşlar eser sahiplerinden yorumculara kadar tüm yaratıcıların haklarını takip ediyor. Olan 70'leri ve 80'leri kaçıran bizim kuşağa oldu...
♦♦♦
İsmet Nedim'in Anap tarafından "Anavatan Marşı"olarak kullanılan şarkısı "Arım, Balım, Peteğim" e gelince: Yüklü bir telif hayalleri kuran sanatçı Almanya'dan Türkiye'ye Anavatan büyüklerine nezaket ziyaretine gelir. Telif hakkı yerine nasihat alır. Rahmetli Turgut Özal ve Bedrettin Dalan'la çektirdiği anı fotoğraflarıyla birlikte, yüzünde acı bir tebessümle Almanya'ya döner...