14 Ocak 1996 günüydü. Aysun'la iki günlük bir tatil için arabamıza atlayıp karlar içindeki Abant'a gitmiştik. Otele yerleştik ve lobiye indik. İçimizi ısıtmak için çaylarımızı yudumlarken, televizyonda içimizi acıtan bir altyazıyı okudum. İçinde Onno Tunç'un da bulunduğu bir özel uçağın Yalova yakınlarında kaybolduğu ve düşmüş olabileceği yazıyordu. Odaya çıkıp sağa sola telefonlar etmeye başladık. Başta Sezen Aksu olmak üzere aradığımız tüm arkadaşlarımız endişe içindeydi. Ve akşam haber netleşti. Onno'nun içinde bulunduğu küçük uçak kötü hava şartlarında Yalova'da bir tepeye çarpmış ve üç yolcusu da kurtulamamıştı. Apar topar İstanbul'a döndük...
***
Onno, can dostlarımdan biriydi. Yapımcılığa başladığım 1973 yılından itibaren prodüksiyonlarımda en çok düzenleme yaptırdığım aranjör arkadaşımdı. Ben ona fırsat veriyordum o dehasını ortaya koyan çalışmalara imza atıyordu. 1978'de Seoul Şarkı Yarışması için Güney Kore'de, 1981'de Eurovision finalleri için Dublin'de de beraberdik. Orkestra şefimizdi. 70'lerin sonlarında Onno, Emin Fındıkoğlu ve ben Polifon adında bir müzik okulu açtık. Ben yöneticiliğini yapıyordum Emin Hoca dersler veriyor, Onno da menejerliğini yaptığımız sanatçıların sahne notalarını yazarak onlara yardımcı oluyordu. İki yıl kadar böyle bir beraberliğimiz de oldu. Sonra para kazanamadığımızı görüp, dersaneye aldığımız üç piyanoyu paylaştık ve Polifon'u kapattık. Hala o piyanolardan birini kullanıyorum...
***
Ölümünden bir yıl sonra Yalova Belediyesi Onno için bir anıt yaptırdı. Uçağın çarptığı tepeye yakın bir yere zar zor tırmanıp ulaştık. Attila Özdemiroğlu kemanıyla Nature Boy'u çalmaya başladı, bir kayanın üzerine çıkan Fatih Erkoç muhteşem sesiyle şarkıyı yorumladı, hepimiz göz yaşlarına boğulmuştuk. Sezen elime bir kağıt tutuşturdu. Onno ile duygularını yazmıştı. "Ali ben okuyamayacağım, sen okusana" dedi. Boğazım düğümlenerek ben okudum:
"Değerli biri kaybedildiğinde, ardından onun hizmetlerinin, kişiliğinin öneminin altını çizecek sözler edilmesi olağandır hepimizin bildiği gibi. Bu üreten insanın ve onun yaşama katkılarının hakkını teslim eden sözcükleri yaşamında duyabilenlerin sayısı bu çağda bile fazla değil yazık ki. Onno, bu değerlendirmelerin bir kısmına tanık oldu sağlığında. Ancak söylenmeyen, bilinmeyen çok şey kaldı. Bir küçük konuşmayla ifade edilemeyecek çok şey... Ve asıl ifadesini ancak müzikte bulabilecek bir çok şey.
Onno, tanrının verdiği sıra dışı yeteneğiyle gustosunu bilginin sonsuzluğuna olan inancıyla birleştirmiş bir dehaydı. Tüm özellikleriyle deha sözcüğünün sözcük karşılığıydı... Ve bizce, bu onun doğuştan asıl adıydı. Bu ülkeye ve dünyaya bir daha onun gibi birinin nasip olması için hepimiz dua edelim."
***
20 yıl sonra Bakırköy Belediyesi'nin organizasyonuyla ölüm yıldönümünde Leyla Gencer Opera Sanat Merkezi'nde Onno Tunç'u andık. Bu mektubu o akşamki etkinlikte okudum ve bir kaç anımı paylaştım. Onno'nun düzenlemesini yaptığı iki parçayı da seslendirdik. Salon tıklım tıklım doluydu ama mazeretleri nedeniyle Onno'ya çok yakın olduğunu bildiğimiz isimler yoktu. Bülent Ortaçgil, Şehnaz Sam, Aysun, Alex ve Feriköy Surp Vartanants Korosu Onno için elimizden geleni yaptık. Onno Tunç, sese söze büründü, Onno diye göründü... Duygulu bir akşamdı. Bir müzik dehasını bir kez daha gönlümüze gömdük...