Anne; yetişkin olduğunu unutup sanki çocuğuyla aynı yaştaymış gibi hareket ettiğinde çocuk da kendisini annesiyle aynı yaşta zanneder. Yani çocuk anneye öfkeyle bağırdığında ya da istediği olmayıp da sinirlendiğinde anne de aynı tarzda çocuğa cevap verdiğinde çocuk kendisini annesiyle eşit ilişkide görür ve artık annesine karşı rahatlıkla savaş açar. Sanki karşısında bir yetişkin yok da arkadaşı varmış gibi davranır. Sahneyi gözünüzün önüne getirin, anne çocuğa bağırıyor çocuk anneye bağırıyor ve her ikisini de sakinleştirecek bir yetişkine ihtiyaç duyuyorlar!
EMPATİ DEĞİL SEMPATİ
Ebeveynler, çocukları ile olan ilişkilerinde sanırım empati kısmını yanlış anlamaktalar. Empati, karşımızdaki insanın yerine kendimizi koymaya çalışarak onun duygusunu anlamaya odaklanmaktır. Oysa bu noktada sinir krizi geçiren annenin yaptığı kesinlikle empati değil sempatidir! Yani çocuğunun duygusunu anlamak değil ona olumsuz yönde sempati duymak ve öfkeyi çocuğuyla birlikte yaşamaktır.
Sınır koymak, disipline etmek kavramları iyi hoş da en önemlisi önce yetişkin olabilmeyi başarmaktır. Çocuk sınır tanımıyorsa ilk önce anne-baba tutumlarının nasıl olduğuna bakılması gerekir. Deneyimlerime dayanarak anne ve babalar, çocuklarını yetiştirirken kendi aralarında muhalefete düşebiliyorlar, aynı zamanda da ödül ve ceza sistemini uygularken de anlaşmazlığa düşebiliyorlar. Anne için ceza gerektirmeyen bir durum baba için ceza gerektirebiliyor. Ya da özgür ve kendini ifade edebilen çocuk yetiştirme kaygısı da anne- babaların çocuklarına sınır koymakta zorlanmalarına neden olabiliyor.
AİLEDE SINIR SORUNU
Anne-babalar muayenehaneye geldiklerinde onlarla konuştuktan sonra onlara "Çocuğunuzun ve en başta sizin sınır sorununuz var" dedikten sonra bana "Sınır sorunu da ne?" diye soruyorlar. Bu soru çok da haksız bir soru değil. Örneğin; bir dükkana girdiğinizde izinsiz bir şey almak hırsızlıktır ve bunun için yargılanırsınız. Ya da bir insana bağırdığınızda, hakaret ettiğinizde yine yargılanırsınız. Yani karşı tarafın ve bizim özgürlüğümüzün, nerede duracağımızın, nerede yürüyeceğimizin belirlendiği alan bizlerin sınırıdır. Ve bu sınırlar huzur içinde yaşamamızı sağlar. Aile içi ilişkilerde de aile içi huzuru sağlayan sınırlar vardır. Çocuğa bu sınırların ne olduğunu öğretmek de ailenin işidir. Az önce verdiğim hırsızlık örneğine dönelim, dükkana girdiniz ve izinsiz mal aldınız ve yakalandığınız halde başınıza bir şey gelmedi, başka bir gün aynı hırsızlığı tekrarladınız ve yakalandınız bu defa da bunun suç olduğunu söylediler ve yargılandınız. Aklınız karışmaz mı? Ne zaman suç, ne zaman değil? İşte çocukların da anne- babaların farklı tutumları karşısında kafaları karışır ve sınırlarını bilemezler. Ya da çocuk ebeyninden bir şey ister ve ebeveyn bunu yapmayı mantıklı bulmaz ve yapmaz. Çocuk biraz mırıldanır ve durumu kabullenir ama aynı istekle ya da farklı istekle çocuk geldiğinde ebeveyn mantıksız olan bu isteği yerine getirdiğinde çocuğun aklı karışır ve şunu öğrenir demek ki anne- babam istediğim uygun olmadığında bile yapabiliyor bu durumda çocuk istediğini elde etmek için anne-babasının tutarsız olan sınırlarını zorlamaya başlar, çocuk sınır zorlamayı anne- babasının davranışlarına bakarak öğrenir. Şimdi soruyorum size; sınır kavramını bir çocuğa öğretmek için önce ebeveynlerin kendi sınırlarını belirlemeleri gerekir mi gerekmez mi?