İyi pazarlar....Ve Eylül kapıda. Baharı yazı geçirdik. Bu arada dünyanın en uzun soluklu gazetesi 'Yeni Asır'ımız 121 yılını geride bıraktı. Orada olamayışıma çok üzüldüm. Çünkü Şebnem Bursalı ve yanındaki arkadaşları tebrik etmek istiyordum. Kan bağısı kampanyası için... Şebnem Bursalı kutlarım.
Şimdi İzmir'in, çeşme'nin Bodrum'un kısacası Ege'nin 'sarı yaz'ı geldi. Benim en sevdiğim sezon.
Burada da hava çok güzel olduğundan hafta sonları herkes evlerinde bahçe davetleri veriyor. New Jersey, Long Island'da bahçeli villalar harika. Hele şehir merkezinden biraz uzaklaşırsanız daha da güzelleşiyorlar. Büyük bir güzellik de gerek yolların gerek evlerin, sokakların ağaçlarla hatta ormanlarla çevrelenmiş olması. Tabiatın hem görsel hem sağlık açısından dört dörtlük size dönmesi muhteşem.
HEM YE HEM EVE GÖTÜR
İşte geçtiğimiz hafta sonu ben de 2 gün üst üste bu davetlerde bulundum. Cumartesi günü Unique Setting of New York koordinatörlerinden Cengiz Güven'in davetindeydik yine firma ilgilileri Güler, Mehveş, Hüseyin, Oskar ve Serpil ile. Nefis mangallar var bu güzel evlerin bahçelerinde. Ama mangal harikalarina gelinceye kadar evin sahibesinin hazırladığı harikalara dayanamıyor, hepsinden tadayım derken ızgaralar için ara verip ikinci kez masaya oturuyorsunuz. Her şey mükemmeldi... Hele sohbetler de eklenince... Ama bir şeye şaşırdım. Kalkmaya hazırlanırken Mehveş "Ben -to go- ya gidiyorum" dedi. Hüseyin ise "Ben hallettim" deyince meraktan ben de mutfağa geçtim. Meğerse buralarda adetmiş, misafirler gitmeden akşamki taze ve leziz yemeklerden hazır yemek kutularına akşam yedikleri menüden bölümler alırlarmış eve götürmek üzere. Ben de -to go- larımı aldım tabii ki. Ertesi gün de afiyetle yedim.
SANAT ESERİ BİR SOFRA
Daha Cumartesi toplantısının heyecanı, tokluğu geçmeden bu kez öbür Mehveş'im ve Leo ile arabaya atladık. Bu kez New Jersey'in bambaşka bir bölümüne geçtik. Veee size daha önceki pazar sohbetlerimden birinde bahsettiğim Fatih Akarsu'nun harika bir aşçı olan eşinin hazırladığı davete gittik. Yine çok güzel bir ev, havuz, nefis bir bahçe, şirin bir gazebo, dikkatle hazırlanmış bir masa... Türkiye'den getirilen FB bisikleti, FB üniformaları, FB saati ile süper çocuk... Harika müzik hani bir bizden bir sizden. Nefis bir sohbet... Ama masaya o inanılmaz sanat şaheserleri mi diyeyim bilemiyorum, o müthiş menü gelmeye başlayınca tek geçtiğim degustasyon başladı. O kadar ki müziği bile Levent'in nağmeleri ile canlı yaptık. Cuma günü size tanıştırdığım Aybüke'nin şaheserleri inanılmazdı. Tek arzum Aybüke'yi İzmirli hanımlarımızla tanıştırmak ve de reçetelerini aktarmak.
İnsan böyle bir hafta sonundan sonra (çok mu özlemişim aile sıcaklığını) pazartesi gününe uçarak başlıyor.
YILLAR SONRA
Çenem mi düştü bir şey daha anlatmak istiyorum. Ne mutlu bana herkes 3-4 kişiye anlatırken bu tarz yaşadıklarını ben tüm İzmir'e yani size anlatıyor, sizinle paylaşıyorum güzel anılarımı. Bir de sizin de yaşamanızı istediğim için taaa başlangıçlarını da anlatmak istiyorum. Benim taaa Grand Yazıcı Bodrum'dan bir hatıram var ki, 1995'ler desem? Yaz sezonları eğlence müdürlüğünü yaptığım o ünlü Torba Grand Yazıcı'nın tam karşısında tüm animasyon grubunun kaçıp kaçıp ya arkadaşları ile ya misafrlerle buluştuğu çok ama çok sevimli ve güzel bir kafe vardı. 'Mentol Kafe'. Bu kafenin de güzeller güzeli bir sahibesi Nural ve hakiki bir beyefendi eşi Vedat Altuğlu vardı. Yıllarca epey güzel hatıralarımız olmuştu. Tatil köyü kapanınca çok uzun yıllar apayrı yerlerde apayrı işlerdeydik. Güzel kader bu ya, yıllar sonra o zamanlar 'mini club'ın başarılı miniklerinden büyük oğulları Can'ın, yüksek öğrenim devamı için New York'a gelmesi ile bu çok sevdiğim iki dostumla yıllar önce bıraktığımız yerden devam... İşte pozitiflik bu olsa gerek. Böyle buluşmalar öyle güzel oluyor ki, yıllarca yaptıklarını paylaşıyorsun güvendiğin dostlarınla...
MICHAEL MAHMUT
Wow Bodrum son animasyonumuzdu. Sahneye koyduğumuz müzikaller için bilhassa benimle sezonu geçiren 2 eski tecrübeli çocuğum dışında tüm ekiple ilk çalışmamdı. Yeni arkadaşlarla hemen uyumda olmamız gerekiyordu vakit kaybetmeden sezona girebilmek için. Tabii ki onlar da gereken (benim animasyonum ciddi olduğu için-bundan ödün veremem) tabii ki çok az kişi buna uyabildi ve diğerlerine yardımcı oldu. İşte bunlardan biri 2005'ten beri bu işte olan Michael'di. (Mahmut Ziya Çağ) şu an evli olduğu Hollandalı eşi ile çalıştığı tatil köylerinden birinde tanıştı. Ve Hollanda'ya yerleşti. Çok sevdiği animasyonu daha çok sevdiği eşi için bıraktı. Şu günlerde bir kız çocuğu sahibi oluyorlar. IWS kargo şirketinde çalışan Michael hafta sonları unutamadığı eski işini anıyor ve oralarda illüzyon gösterileri yapıyor. Bu arada Michael ismi, Mahmut Ziya'nın Tıpatıp'ta en başarılı Michael Jackson şovunu yapmasından geliyor. İnanın geçenlerde gittiğim Las Vegas'ta 2. kez izlediğim Michael Jackson gösterisinde Mahmut'un çok başarılı olacağını düşündüm şov boyunca. Ama aşk her şeye kadir Hollandalı güzel ailesiyle mutluluklar diliyorum kardeşime.
Size de güzel, mutluluk dolu bir hafta diliyorum.