Geçtiğimiz pazartesi İzmir Sineması'nda, metni yeniden yazılan ve içinde eski İstanbul mahallesi dekorunun kurulduğu dev stütyoda çekimleri yapılan '7 Kocalı Hürmüz' filminin galasına katıldık. Dün çıkan haberleri okuduysanız bilginiz olmuştur. Ne yazık ki Hürmüz'ün galası, davetlileri büyük bir hayal kırıklığına uğratacak kadar sönük geçti.
Çünkü Bursa'nın ardından İzmir'de ikincisi gerçekleştirilecek galaya, oyuncu kadrosunun eksiksiz katılacağı yazılıp çizilmişti günlerce... Ama o gece sadece Hürmüz rolünü üstlenen Nurgül Yeşilçay, onun filmdeki kocalarından Öner Erkan ve yönetmen Ezel Akay'ın dışında kimseyi aramızda göremedik.
Star Organizasyon'un düzenlediği etkinliğe, yapımda rol alan Gülse Birsel, Haluk Bilginer, Müjdat Gezen, Erkan Can, Cengiz Küçükayvaz, Sarp Apak gibi ünlülerin de geleceği bildirilmişti oysa. Sonradan Gülse'nin A Gribi'ne yakalandığı için İzmir'de bulunamadığını öğrendik. Kendisine acil şifa dileriz ancak diğerlerinden niye ses seda çıkmadığını açıklayan olmadı.
***
Örneğin Türkiye galasının yapıldığı Bursa'da, yönetmen Ezel Akay, oyunculardan Gülse Birsel, Erkan Can, Müjdat Gezen, Öner Erkan, Aral Seskır, filmin sanat yönetmeni Eren Akay, senaryo yazarı Gürsel Korat, kostüm tasarımcısı Canel Artut ve yapımcı Sami Dündar seyirciyle buluşmuştu.
Burada ise gala kokteyline hiç de uygun olmayan İzmir Sineması'nın merdiven boşluğu çevresindeki dar koridorlarına tıkışan davetliler, görebildikleri kadarıyla Nurgül, Öner ve Akay'la idare ettiler. Anlayacağınız İzmir'e her konuda yakıştırılan 'köylü işi' bir gala yaşandı.
***
Gelelim filme... Çok merak ettiğim dev stüdyo içinde oluşturulan İstanbul mahallesinde, aykırı dekor tasarımıyla yarı gerçek, yarı hayali bir Osmanlı semti çağrıştırılmış. Bir tarafta mahalle arasında koşuşturan tulumbacı takımı, taş sokaklar, at arabaları, meydan sohbetleri, diğer yanda dokunsan yıkılacakmış gibi kurulmuş derme çatma evler ve genel görünüşüyle gecekonduyu andıran bir tablo... Ama sonuçta filme has, ilginç bir mekan yaratılmış. Kostümler yine dönemi yansıtmanın ötesinde, her karakterin özelliğini ve komik yönlerini sivrilten, doğrudan kişileştirmeye hizmet eden bir tarzda planlanmış. Gerçekten de güldürü unsurunu güçlendirme konusunda kostümler çok işe yaramış.
***
Filmin genelinde, kameraya çekilmiş bir 'oyun' seyrediyormuş izlenimi hakim. Bu gerek dekorun, gerekse oyunculuğun etkisiyle kendini gösteriyor. Sahnelerin hep aynı mekanlarda çekilmiş olması ve sinemacılığın görüntü tekniklerinden soyutlanmış bir yönetmenlik anlayışı, 'tiyatral' özelliklerin ağır basmasını, böylece 'film-tiyatro karışımı' bir eserin ortaya çıkmasını sağlamış.
Ayrıca film boyunca, her sahnenin ruhuna uygun bir müzik türü seçilmiş. Neredeyse seyir boyunca tüm görüntüler; şarkı, türkü ve oyun havaları eşliğinde ilerliyor diyebiliriz.
***
Filmde tüm oyuncuların performansı gayet üst seviyede... Yine sinemadan ziyade tiyatro ve orta oyunculuğun izlerini taşıyan rol kalıpları çıkıyor karşımıza. Yönetmen Ezel Akay, o dev stüdyoda hazırlanan İstanbul semtini bir tiyatro sahnesinde kurma olanağına sahip olsaymış, belli ki '7 Kocalı Hürmüz'ü beyazperdeye taşımayacakmış. Bu yönüyle film, sinemadan beklediğimiz doyumu alamayışımız açısından biraz hayal kırıklığı da yaratmıyor değil.
***
Nurgül Yeşilçay, Hürmüz rolü için biçilmiş kaftan. Ama Gülse Birsel, Haluk Bilginer ve Cengiz Küçükayvaz'ın performansını çok daha ayrı bir yere oturtmak lazım. Yarattıkları tiplemeleri kendilerine en güzel şekilde yakıştıran oyuncular bana göre onlardı. Hele Cengiz Küçükayvaz'ın duruşu, oyunculuğu, bilindik bir güldürü öğesi de olsa 'kekeme' performansı, salonu yıkıp geçirdi.
"Filme gitmeyi önerir misiniz?" diye sorarsanız, bu değişik Hürmüz versiyonunu izlemekle bir şey kaybetmeyeceğinizi söylerim. Ama gişede iyi iş çıkarır mı? Zor. Çünkü bu yoğun Türk filmi trafiğinde, öyle veya böyle bilindik bir '7 Kocalı Hürmüz' hikayesini ilk uğrak yeri olarak görecek sinemaseverler azınlıkta kalacaktır.
Umarım, ben yanılırım.
