İstanbul'a, Mevlid dinlemeye gitmek...
Hiç işim gücüm yokmuş gibi, ne diye İzmir'den İstanbul'a Mevlid dinlemeye gitmişim ki... Efendim gören de çok dini bütün ve İslam ritüellerinin müptelası sanacakmış beni... Her şey bitmiş de sıra Mevlid'e mi gelmiş... Bunun için ya bende akıl yokmuş ya da beynim farklı eğilimlere doğru yontuluyormuş...
Evet, bu açıdan yaklaşınca, çevremdeki bazı üstün zekalıların fikrimi itiş kakışına ve İstanbul'da sahnelenen Mevlid Kantat'a gidişimi yadırgayışına hak veriyorum. Kimileri de bakışlarından dökülen çocukluk çağından kalma espri kırıntılarıyla dalgasını geçiyor. Çünkü anlayış ve algılayış seviyelerimiz farklı uzantılarda duruyor.
***
Ünlü ressam Picasso'nun, sergisini gezen ukala bir hayranına verdiği yanıtı hatırlıyorum. Koca bir tablonun önünde duran adam, ressama şaşkın şaşkın bakarak, "Ama bu hiç de balığa benzemiyor" der. Picasso ise, "Zaten o bir balık değil, resim" diye karşılık verir.
Sizin anlayacağınız, anlı şanlı opera bestecimiz Selman Ada'nın dünya prömiyeri yapılan Mevlid Kantat'ı için İstanbul'a uçuş sebebimiz 'mevlid müptelağlığı' değil, senfonik bir eserle müzik yolculuğuna çıkmaktı.
Notaların dehası Selman Ada'nın müziğini dinlemeye, o muhteşem yeteneğiyle ortaya çıkardığı çok sesli Mevlid Kantat'ın ruhumuzu ne kadar derinden etkileyeceğini kendi bedenimde hissetmeye gittim ben. Şimdiye dek bestelediği her eseri dimağımıza kazıyan o melodik zekanın, Mevlid'i nasıl bir ezgiye dönüştürdüğünü tatmaya yani.
Ve yine o kadar etkileyici ve öylesine akılda kalıcı nameler yaratmış ki Selman Ada, hala kendimi eserin bir yerlerini mırıldanırken yakalıyorum.
***
İşte büyük ustaların müziği böyle tutkulu bağımlılıklar yaratıyor. Ve o ne yapsa, hangi librettoyu, hangi şiiri, hangi methiyeyi notalarından geçirse, sizi mest etmeyi başarıyor.
Sadece iyi besteler yazmak yetiyor mu? Elbette o ezgiler hakkını vererek seslendirildiği zaman dinletinin zevki çıkıyor. Ankara Operası'nın tenoru Murat Karahan, Selman Ada'nın Mevlid Kantat'ını o muhteşem sesiyle öyle bir yorumluyor ki, o tizler kulağımızda değil yüreğimizde yankılanıyor, o tınılar içimizi titretiyor.
Murat Karahan, gerçekten de söylenmesi mangal gibi gırtlak isteyen o partiyi olağanüstü bir başarıyla seslendiriyor. Hem Murat'ı hem de eserin diğer solisti olan yine Ankara Operası sanatçısı bas Tuncay Kurtoğlu'nu gönülden kutluyorum. Tüylerimizi diken diken eden yorumlarıyla dünyanın dikkatini üstlerinde toplayacak bir prömiyere imza attılar.
***
Keşke hava şartları, konserin önceden planlandığı gibi Sultanahmet Meydanı'nda yapılmasına elverseydi. Ama aşırı soğuk ve yağışa teslim olununca, değişik illerden 400'ü aşkın koro ve orkestra sanatçısının eşlik ettiği Mevlid'i, Harbiye'deki kültür merkezinde izleyebildik.
O birbirinden şık hanım ve beylerin sahne üstünde dizilmek zorunda kalmaları, açık havaya yayılmanın görkeminden mahrum bıraktı bizi. Ama olsun, Ada'nın her eserini olduğu gibi, Mevlid'ini de dinlemek hava muhalefetine rağmen çok keyifliydi.
Yeter ki Selman hocam üretsin, sırada ne var?
Evet, bu açıdan yaklaşınca, çevremdeki bazı üstün zekalıların fikrimi itiş kakışına ve İstanbul'da sahnelenen Mevlid Kantat'a gidişimi yadırgayışına hak veriyorum. Kimileri de bakışlarından dökülen çocukluk çağından kalma espri kırıntılarıyla dalgasını geçiyor. Çünkü anlayış ve algılayış seviyelerimiz farklı uzantılarda duruyor.
***
Ünlü ressam Picasso'nun, sergisini gezen ukala bir hayranına verdiği yanıtı hatırlıyorum. Koca bir tablonun önünde duran adam, ressama şaşkın şaşkın bakarak, "Ama bu hiç de balığa benzemiyor" der. Picasso ise, "Zaten o bir balık değil, resim" diye karşılık verir.
Sizin anlayacağınız, anlı şanlı opera bestecimiz Selman Ada'nın dünya prömiyeri yapılan Mevlid Kantat'ı için İstanbul'a uçuş sebebimiz 'mevlid müptelağlığı' değil, senfonik bir eserle müzik yolculuğuna çıkmaktı.
Notaların dehası Selman Ada'nın müziğini dinlemeye, o muhteşem yeteneğiyle ortaya çıkardığı çok sesli Mevlid Kantat'ın ruhumuzu ne kadar derinden etkileyeceğini kendi bedenimde hissetmeye gittim ben. Şimdiye dek bestelediği her eseri dimağımıza kazıyan o melodik zekanın, Mevlid'i nasıl bir ezgiye dönüştürdüğünü tatmaya yani.
Ve yine o kadar etkileyici ve öylesine akılda kalıcı nameler yaratmış ki Selman Ada, hala kendimi eserin bir yerlerini mırıldanırken yakalıyorum.
***
İşte büyük ustaların müziği böyle tutkulu bağımlılıklar yaratıyor. Ve o ne yapsa, hangi librettoyu, hangi şiiri, hangi methiyeyi notalarından geçirse, sizi mest etmeyi başarıyor.
Sadece iyi besteler yazmak yetiyor mu? Elbette o ezgiler hakkını vererek seslendirildiği zaman dinletinin zevki çıkıyor. Ankara Operası'nın tenoru Murat Karahan, Selman Ada'nın Mevlid Kantat'ını o muhteşem sesiyle öyle bir yorumluyor ki, o tizler kulağımızda değil yüreğimizde yankılanıyor, o tınılar içimizi titretiyor.
Murat Karahan, gerçekten de söylenmesi mangal gibi gırtlak isteyen o partiyi olağanüstü bir başarıyla seslendiriyor. Hem Murat'ı hem de eserin diğer solisti olan yine Ankara Operası sanatçısı bas Tuncay Kurtoğlu'nu gönülden kutluyorum. Tüylerimizi diken diken eden yorumlarıyla dünyanın dikkatini üstlerinde toplayacak bir prömiyere imza attılar.
***
Keşke hava şartları, konserin önceden planlandığı gibi Sultanahmet Meydanı'nda yapılmasına elverseydi. Ama aşırı soğuk ve yağışa teslim olununca, değişik illerden 400'ü aşkın koro ve orkestra sanatçısının eşlik ettiği Mevlid'i, Harbiye'deki kültür merkezinde izleyebildik.
O birbirinden şık hanım ve beylerin sahne üstünde dizilmek zorunda kalmaları, açık havaya yayılmanın görkeminden mahrum bıraktı bizi. Ama olsun, Ada'nın her eserini olduğu gibi, Mevlid'ini de dinlemek hava muhalefetine rağmen çok keyifliydi.
Yeter ki Selman hocam üretsin, sırada ne var?
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.