Opera korosunu üzen 'iptal' gerekçesi...
Çünkü gerek İzmir Devlet Senfoni Orkestrası'nın basın bülteninde, gerekse konser gecesi şef İbrahim Yazıcı'nın salondakilere yaptığı açıklamada, Opera korosunun yakalandığı gribal salgın yüzünden Raquiem'in geri çekildiği belirtiliyordu.
***
Ben de bu iddiayı yok saymamakla birlikte, garipsediğimi hissettirmiş ve sorunun çalışma takviminden kaynaklanabileceğini söylemiştim.
Elbette koronun bir bölümü hastalansa bile eserin iptal edilmeyeceğini biliyorum. O kalabalık kadronun tamamı yatağa düşmedi ya...
Üstelik Requiem'den vazgeçilecek kadar yaygın bir salgın olsa, İzmir Operası'nın diğer temsillerinin de kaldırılması gerekmez mi? Sonuçta gösterimdeki tüm oyunlarda koronun görevi var.
***
Ama yine de, Senfoni Müdürlüğü'nü ya da İbrahim Yazıcı'yı doğrudan yalancı çıkarmak bana düşmezdi. Madem bu gerekçe doğru değil ve koroyu töhmet altında bırakıyordu, açıklamalardan sonra opera yönetiminden ya da koro temsilciliğinden bir yanıt gelmeliydi.
Sonuçta halka açıklanmış bir konser iptal ediliyorsa, insanların bu konuda doğru aydınlatılmaya hakkı var. Sonradan öğrendiğim kadarıyla benim konuya değindiğim gün, Genel Müdürlük dahil kurum içinde gerekli yerlere olayın iç yüzünü anlatan bildirimler yapılmış.
Bu arada yazım çıktıktan sonra, Opera korosundaki arkadaşların, Requiem'in iptalini kendilerine mal eden açıklamalardan büyük üzüntü duyduklarını da öğrendim.
***
Üzülmekte haklılar...
Çünkü onlar yeri geldiğinde hastalanmalarına rağmen dokularına sinen 'sanatçı' sorumluluğuyla sahneye çıkmaktan geri kalmıyorlar.
Ayrıca yeni eserlerin provaları ve mevcut temsillerin yoğunluğu yüzünden kaç parçaya ayrıldıklarını geçen yazımda yeterince vurguladım.
Koronun, Paris Metrosu'nu aratmayacak kadar karmaşık 'çalışma trafiği' ile Requiem'in provaları kesiştiği için bu ortaklığın suya düştüğü belli. Son dönemde İzmir Operası, nitelikli eserler üretmekten ziyade temsil sayısı ve gişe hasılatını ön plana çeken bir görüntü çiziyor. Bunun getirdiği yüksek tempo ise böyle azizliklere yol açabiliyor.
Umarım ileri tarihlerde, Verdi'nin çok sevilen Requiem'ini dinleme şansı bulabiliriz.
Tanrı herkesi sevdiğine bağışlasın
Münir Özkul'u, yoğun bakımdaki yaşam savaşında hiçbir Türk vatandaşının yalnız bıraktığını sanmıyorum. Herkesin yüreği, kökleri kuşaktan kuşağa bu coğrafyayı saran tiyatro çınarının devrilmemesi için atıyor. Herkes dualar ediyor, yaşam enerjileri gönderiyor ve iyi dileklerde bulunuyor...
Ama hastanedeki durumu ciddiyetini koruyan Münir ustanın, sağlığıyla ilgili yanıltıcı duyumlar da çıkabiliyor.
Tıpkı geçen günlerde, birilerinin 'yanlış alarmla' öldüğünü yazması gibi.
Tamam, gayet dangalakça...
Ama ya eşinin bunun üzerine yaptığı açıklamaya ne demeli: "Allah onların en sevdiği insanı alsın."
Yuh!
Tanrı herkesi sevdiğine bağışlasın...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Requiem'i kaçırdık ama Emre Sayarı'yla coştuk (20 Aralık 2011)
- Çocukları tepe tepe kullanmaya son verin! (14 Aralık 2011)
- Kamelyalı Kadın'ın hüzünlü zarafeti... (13 Aralık 2011)
- 'Bir yazar ve piyanist' Art 10 Fikir Atölyeleri'nde (09 Aralık 2011)
- Barok konseri, Kaan Buldular ve Harun Ateş... (07 Aralık 2011)