• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
Bir güldürüp, bir ağlatan hastalık: Bipolar Bozukluk FİLİZ İÇKE ÖNAL

Bir güldürüp, bir ağlatan hastalık: Bipolar Bozukluk

filizicke@hotmail.com Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 15 Ağustos 2011, 16:17
Her 100 kişiden 4'ünde görülen rahatsızlıkta, "aşırı üzgün" ve "aşırı coşkun" ruh halleri arasında gidip gelen hastalar ağır bedeller ödüyor. Özellikle manik ataklar sırasında düşünmeden alınan riskler arasında büyük miktarda borçlanmalar ön plana çıkıyor

Psikiyatride "bipolar bozukluk" olarak tanımlanan hastalığın dilimizdeki tam karşılığı "iki uçlu duygu durum bozukluğu". Hastalık "manik depresif bozukluk" olarak da adlandırılıyor. Bipolar bozukluk; kişinin kendini aşırı coşkulu veya çok durgun hissetmesine yol açan, duygu durumunun çok yükseldiği ya da çok düştüğü, beyni etkileyen bir hastalık. Hastalığın iki uçlu duygu durum bozukluğu olarak tanımlanmasının sebebi; kişinin duygudurumunun, maniden (taşkınlık) depresyona (çökkünlük) aşırı 'iki uç' arasında değişebilmesinden kaynaklanıyor. Manik ataklar sırasında kişi aşırı mutlu hissedip taşkın davranışlar sergilerken, depresif ataklar sırasında son derece üzgün ve umutsuz hissediyor. Psikolog Armağan Pınar Adanar, konu hakkındaki sorularımızı yanıtladı.
-Bipolar Bozukluk nedir?
Bipolar Bozukluk; beyin kimyasındaki seratonin, dopamin gibi bazı kimyasalların dengesinin bozulmasıdır. Bunun nedeni kesin olarak bilinmemekle birlikte hastalığın nedenleri arasında genetik, biyokimyasal, psikososyal birtakım faktörler olduğu konusunda bilim dünyası uzlaşmaya varabilmiştir.
-Yaşanan olumsuzluklar da bu hastalığı tetikler mi?
Yaşam olayları; sevilen birinin kaybı, hamilelik, lohusalık, yaşam koşullarında değişiklik, evden başka bir şehire taşınma gibi duygu dünyasına hasar verebilecek, kişiyi olumsuz yönde etkileyebilecek sorunlar da bu hastalığı tetikleyebilmektedir. Peki her sevdiğini kaybeden insan bu rahatsızlığı yaşar mı? Elbete hayır. İşte bu noktada diğer etkenler de devreye giriyor; kişinin ailesinde psikiyatrik öykünün olup olmaması da diğer belirleyici etkenler kadar önemli.
Halkımız bir ruhsal rahatsızlık ortaya çıktığında bir neden, yani bir suçlu arar. "Ekonomik sıkıntılar yaşıyorum ondan hastalandım, kaynanam beni anlamıyor, istemiyor ben de bunu kafama taktım bundan hastalandım, eşimle sorunlarım var bu yüzden hastalandım" gibi... Oysa ki bu şekilde düşünmek çok da doğru değildir. Bir insanın şeker hastası olması nasıl elinde olmayan bir durum ise, bu rahatsızlık da insanın elinde değildir. Kişi istediği için hastalanmamıştır çünkü hastalık bir seçim değildir. Kişi bu hastalıktan dolayı suçlu, sorumlu değildir. Bu tamamen beyin kimyasıyla ilgili bir durumdur.
Hatta bazen bu hastalığın dik seyretmeyen, soft seyreden durumu gözden kaçtığında hastalar "Ben doktora gittim olmadı" derler ve en sık rastlanan şeyi yaparlar; hacı hoca takımına giderler! İçime şeytan mı kaçtı? Büyü mü yapıldı acaba? diye düşünerek... Elbette okuyup üflemek ile veya muska ile tedavi olmaz.
-Bipolar Bozukluk, sıklıkla hangi yaşlarda görülüyor?
Bu hastalık çocukluk çağlarında da yaşlılık döneminde de ortaya çıkabilir. Çoğunlukla 20-30 yaşlarında ortaya çıkar. Bazen 10-15 sene hasta hiçbir tedavi görmeden yaşayabilir. Yani hastalık çok uzun süre tekrarlamaz. Hiçbir tedavi görmediği halde yaşamını sürdürebilen grup; soft gruptur. Yani "eserekli" dediğimiz insanların bazıları Bipolar Bozukluk yaşıyor olabilir.
-Hastalığın manik döneminde hangi belirtiler görülür?
Bu kişilerin ne zaman ne yapacakları belli olmaz, bir an gelir, öfke parlamaları olur. Ardından bir bakarsınız, kişi mutluluk kahkahaları atıyordur etrafına. Bir dönem eliaçıktır, çok cömerttir, konuşma miktarı her zamankine göre epey artmıştır, hızlı konuşur ve sürekli anlatır. Uykuya ihtiyaç duyduğu miktar ancak 3-4 saattir. O kadarcık uyku ile ertesi gün yorgunluk hissetmeden aktivitelerini devam ettirebilir. Para harcama miktarı artmıştır. Daha renkli giyinir. Daha marjinal takılır. Alkol kullanımı, içilen sigara miktarı artmıştır. Ama dediğim gibi bunlar daha soft, yani keskin olmayan belirtilerdir. Bunların olduğu süreler kısadır. Dolayısıyla kişi çevresi tarafından çok da yadırganmayabilir.

DEPRESYONLA KARIŞTIRILIYOR
-Depresif dönemde hangi belirtiler ön plana çıkar?

Bu kişiler, psikiyatri kliniklerine daha çok depresyon dönemlerinde gelir. Çünkü depresyon döneminde herşey kötüye gitmeye başlar. Kişi duygu dünyasında keyifsizdir, durgundur, isteksizdir, düşünce ve davranışları yavaşlamıştır. Sanki beyni durmuş gibidir. Hayattan zevk almaz, tolore gücü epey düşmüştür. Genel bir yorgunluk ve bitkinlik hali vardır. Cinsel isteksizlik, nedeni belirsiz ağrıları vardır. Kendini beğenmez, güvensizlik duyguları, sanki kötü bir şey olacakmış gibi endişe ve korkular ortaya çıktığında kişi bu durumdan kurtulmak için yardım ister.
Oysa bipolar bozukluğun soft seyreden durumunda çakırkeyif bir ruh hali olduğu için yardım almak kişinin aklına bile gelmez. Doğru tanı konulabilmesi için depresif belirtilerle gelen hastadan mutlaka geçmişe yönelik detaylı öykü alınmalıdır. Hastaya zaman ayırıp, geçmişe dair öyküyü detaylı alınmadığında ise maalesef bu durum depresyonla karıştırılabilir.

Tanı için kullanılan kriterler:
Manik dönem belirtileri

* Kişinin hareketliliği artmıştır, hiperaktiftir.
* Eskisine göre çok fazla konuşur.
* Genellikle daha neşeli, keyifli ve enerjiktir.
* Özgüveni artmıştır, daha dışa dönüktür, girişkendir ve ataktır.
* Çabuk sinirlenip öfkeleniverir veya kavga edebilir.
* Para harcama artmıştır ve aşırı cömert olabilir.
* Çok hızlı düşünür, adeta beynin çalışması hızlanmıştır.

Depresyon dönemi belirtileri:

* Daha durgun, isteksiz ve uyuşuktur.
* Düşünce ve davranışlar yavaşlamıştır, beyni durmuş gibidir.
* Hayattan zevk alması eskisi gibi değildir.
* Aşırı uykuya meyili vardır ya da uykular kesik kesiktir.
* Aşırı uyku miktarına rağmen yorgun uyanır.
* "Ya" ile başlayan endişe dolu sorular kafasında takılıdır.
* Bu dönemde olumsuz düşüncelere takılmalar artmıştır.
* Kaygılar artmıştır.
* Düşüncelerini belli bir konuya odaklayamz.
* Beynin karmakarışık olduğunu hisseder.
* Yetersizlik ve başarısızlık duyguları, zaman zaman intihar düşünceleri ön planda olabilir.

İdeal tedavi= İlaç + psikoterapi + aile desteği
Bipolar bozukluğun tedavisinde ilaç kullanımı şart. Ancak hastaya ve hastanın ailesine bu rahatsızlığın iyice anlatılması gerektiğini belirten Psikolog Armağan Pınar Adanar, "Çünkü bu rahatsızlıkla temelde onlar savaşacaklar. Hasta manik durumu yatıştırıldıktan sonra hastalığı konusunda bilinçlendirilmeli. Bu hastalığı neler tetikleyebilir iyice açıklanmalı hastaya. Hastanın yakınlarına da bu hastalığın hastanın suçu olmadığı tıpkı şeker hastalığı gibi olduğu tedaviyle beraber düzeleceği ama hastaya destek olmaları gerektiği anlatılmalıdır" diyor. İlaç tedavisinin yanı sıra uygulanacak terapilerde de hastaya hastalığı tetikleyici faktörler ve yaşanan duygusal sorunlarla başa çıkması, hastalığını kabullenmesi ve hastalık hakkında bilinçlenmesi için yardımcı olunuyor.

Dişlerinize hamileliğinizde de özen göstermelisiniz
Hamilelik döneminde birçok kişi ağız ve diş sağlığı hakkında asılsız bilgilerle dental tedaviler için yanlış kararlar alabiliyor. Anne adaylarının bu dönemde duydukları yanlış ve doğru bilgileri Diş Hekimi Çağdaş Kışlaoğlu değerlendiriyor
Her Hamilelikte Bir Diş Kaybedilir: YANLIŞ
Halk arasında 'Hamilelik sırasında bebeğin kendisi için gerekli olan kalsiyumu annenin dişlerinden alarak annesinin dişlerinin çabuk çürümesine yol açtığı, bu sebepten ötürü anne adaylarının diş kaybına uğradığı' şeklindeki düşünce bilimsel bir gerçeği yansıtmıyor.
Hamileyken Dişler Daha Az Fırçalanmalı: YANLIŞ
Gebelik hormonlarının etkisi ile diş etleri daha çabuk kanayan anne adayı, dişlerini fırçalamaktan kaçınır. Ancak anne adayları, hamilelik döneminde diş sağlığına daha fazla özen göstermelidir. Sabah kahvaltıdan sonra ve akşam yatmadan önce dişler özenli bir şekilde fırçalanmalıdır.
Kustuktan Hemen Sonra Diş Fırçalanmalı: YANLIŞ
Kustuktan hemen sonra diş fırçalanmamalı, ağız bol suyla çalkalanmalıdır. Aksi takdirde mide asidi ile birleşen diş fırçalama işlemi, dişlerin yapısında aşınmalara sebep olur.
Hamileyken Diş Taşı Temizliği Yaptırılmaz: YANLIŞ
Anne adayları, hamilelik döneminde ağız ve diş sağlığına normal dönemden daha fazla özen göstermelidir. Hamilelik sırasında oluşan hormon artışı, ağız mukozasını dış etkenlere karşı özellikle bakteri plaklarına karşı daha hassas yapar. Bu nedenle hamilelik döneminde üç-dört aylık periyotlarla diş taşı temizliği yaptırmak, zorlaşan ağız hijyenini korumak için ideal bir yoldur.
Gebelikte Ağız Gargarası Yapılmaz: YANLIŞ
Hamilelik döneminde ağız gargaraları ya da ılık tuzlu su ile gargara yapılmalıdır. Özellikle ılık tuzlu su diş etlerini rahatlatır ve diş eti hassasiyetini azaltır.




Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.