Türk düğün gelenekleri, Türkiye'nin kültürel açıdan en önem verdiği değerlerinden birisidir. Türkiye'nin neredeyse her bölgesinde düğün gelenekleri değişiklik gösterse de, genelde düğünlerde türküler dinlenir ve çiftin yörelerinin dansları yapılır. Bunun yanı sıra şarkı eşliğinde düğündeki çiftler dans eder. Nikah kıyıldıktan sonra pasta kesilir, takı töreni yapılır ve çeşitli eğlenceler yapıldıktan sonra da düğün sonlandırılır.
Bazen de düğünler tamamıyla dini ritüeller çerçevesinde yapılır.
Düğünün yapıldığı yer ikiye ayrılır ve bir alanda sadece kadınlar bulunurken, diğer bölümde sadece erkekler bulunur. Kur'anı Kerim okunur, dualar edilir.
HER TÜRKÜ BİR HİKAYE
Türkü ne anlama geliyor?
Türküler, geçmişten günümüze kadar gelen belirli yaşanmışlıklar sonrası söylenmiş olan ezgili sözler olarak kulağımıza bayağı hoş geliyor. Her türkünün bir yazanı, besteleyeni olsa da bunlardan bazıları günümüzde bilinirken bazıları anonim olarak aktarılmış ve bizler zevkle dinlemeye devam ediyoruz.
Ayrıca hikayeleri ile daha anlamlı hale gelmiyor mu?
En çok sevdiğimiz şeydir.
Yaşanmış hikayelerin altında yatan şiirleri, müzikleri dinlemek.
Özellikle Anadolu'muz türküleri ile bilinir. Peki nedir bu türkülerin öyküleri? Geçmişten günümüze hangileri gelebilmiştir?
Hikayeleri nasıldır?
Bizlere bazen bir sevdayı, bazen ananın oğula olan hasretini, bazen de geçim sıkıntısını anlatırken hissettirdiği duygulardır önemli olan. Türküler herkes tarafından sevilerek dinlenir. Bazı türküler ise dinlerken arkasındaki yaşamı da merak ettirir. Eğer bir türkü ilgimizi çekiyorsa, hikayesini bilerek dinlemek onu daha anlamlı kılacaktır.
SORUNLARIN TOHUMU
"Oğlan bizim, kız bizim" türküsü geçtiğimiz günlerde tv kanallarının birinden gümbür gümbür fırlayıverdi. Sözlerini düşünürken, gülmemek elde değildi.
Gelinle damat mutlu mutu evlenirken, iki aile birbirlerine nispet yaparcasına çiftleri paylaşamıyorlar.
"Bizim" kelimesinin içindeki anlamı düşünürken, daha ilişkinin başında her şeyin ters başlamasını körükleyen bir duyguyu türküde dillendirmek ne kadar doğru olur sorusu insanın aklına geliyor. "Hele bir evlensinler nasıl olsa oğlan da bizim, kız da bizim" diyerek gelin kayınvalide sorunlarının tohumları daha düğün gecesinden atılıyordu.
Damatlar daha çok sevilir.
Onlara toz kondurulmaz. Çok az kişi damattan şikayet eder.
Sorun gelin, kaynanadır. Evet eskilerin deyimiyle "kız evi naz evi" olsa da, kaynana evi " büyük boy kapris " evidir. Ne de olsa paşa oğullarını kendi cinsinden biri ellerinden alıyor korkusu yaşarlar. En modern toplumlarda bile olmazsa olmazlarımızın arasında olan bu duygu hala geçerliliği koruyor.
EN BÜYÜK RAKİP GELİN
Günümüzde tvlerde yapılan kadın programlarını baş konusu. Özellikle ataerkil topluluklarda; erkek çocuk sahibi olmak, kadın için bir güç demek. Doğal olarak kadın, yani kaynana bu gücünü kaybetmek ya da paylaşmak istemez. Burada en büyük rakip gelindir ve bu nedenle gelinle bir çatışma başlar. Kadınlar arasındaki gereksiz güç savaşlarından kaynaklanan bu savaş bir kere başlamaya görsün. Haklı ve haksız sorusu çok gerilerde kalır. Tam bitti derken, en ufak bir sorunda yeniden alevlenir.
Sönmüş fakat için için yanan bir volkan gibidir. Erkeklerin ortalama 12 aylık askerlik anılarını aratmayacak, kadınlarımızın bir ömre dayanan kayınvalide hikayeleri vardır. Hayat kısa olduğunu unutmayalım, oğlan da kız da her iki ailenin evlatları diyelim, kavgayı keselim.
Kaynana pamuk ipliği olup raftan düşse, gelinin başı yarılır.
(anonim)