• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
Tebrikler! Kızınız hamile... HAKAN URGANCI

Tebrikler! Kızınız hamile...

hakan.urganci@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 30 Haziran 2012, 17:20
Gebelik testi sonuçları artık eş ve babaya cep mesajı yoluyla rapor ediliyormuş. Rapor mu, ispiyon mu?
Önemli bir konu bu, gebelik testi!
Yani devlet BABA diyor ki, ben kızı döveyim, kırılmadan testi...
Bakalım babalar ve baba adayları nasıl karşılayacak bu jesti...
Hepsinden önemlisi, 'Benim bedenim, benim kararım'cılar görecek mi resti?
Hani bir zamanlar Tefal'in sloganı vardı: 'Sen her şeyi düşünürsün' diye...
İşte bizim egemen erk de (devlet olsun, askeriye olsun, aile reisi ya da ebeveyn olsun fark etmez) sağ olsun, bizim yerimize 'her şeyi' düşünüyor. Egemen egemen değil bir nevi, yapay zeka... Son derece akıllıca bir uygulama bu. 'Kürtajı yasaklamasak da mı saklasak?' demek gibi... Yani kürtaj karşıtı duruş alınmasının doğal sonucu olarak görünüyor.
Hangi mesajı alıyoruz biz böyle bir uygulama ile? Diyorlar ki, 'Kızı başıboş bırakırsan ya davulcuya varır ya kürtajcıya... Seni şimdi başıboş bıraksak, ne kocaya ne babaya haber vermeden aldırıvereceksin bebeği... En iyisi biz babaya haber verelim de o gereğini yapsın.'
İşin tehlikeli tarafı, anne- çocuk sağlığını izleyip koruma gerekçesi ile kurulmuş bu sistemde annenin canı daha bebek gelmeden tehlikeye atılmıyor mu? Bu mesajla kaç 'bilgilendirilmemiş' babanın bu topraklarda evlat katili olabileceğini hissedemiyor muyuz?
Peki, madem bu mesaj olayı başladı, her konuda kullanılsın...
'Tebrikler! Kayınçonuz fesat karıştırdığı ihaleyi aldı.'
'Hadi yine neyse! Sizin oğlan tecavüzde tahrik indirimi aldı.'
'Gözünüz aydın! Damat namusunuzu temizledi.'
'Geçmiş olsun! Oğlunuzun, pardon kızınızın cinsiyet ameliyatı başarılı geçti.'
Yine konuya dönersek... Planlanmış gebeliklerde bu mesajın baba ya da kocaya iletilmesinde bir sorun yok. Ancak o durumda bile, adamcağızın eşinin mutlu haberini 'Karın seni aldatıyor, bir dost(!)' misali, önce bakanlıktan öğrenmesi sizce de biraz tuhaf olmuyor mu?
Tabii damadın gerdeğe girmeden önce gelini kornaları öttüre öttüre şehrin her yerinde gezdirdiği bir memlekette sen hangi mahremiyetten bahsediyorsun? diye sorarsanız da sizi suçlayamam.

L'escargot: Rum mahallesinde salyangoz satmak
L'escargot, Alaçatı'da yeni ve şık bir mekan. Dünya mutfağı lezzetlerine inceden dokunulmuş. Fiyatlar? Yüksek ama astronomik değil. Lüks bir balık lokantasındaki fiyata yüzde elli ekleyin. Üstelik lezzetler, aradaki farkı hak ediyor. Ben tadım mönüsü istedim. İlk gidişte pek çok lezzeti tanımak adına önerilir.
İlk gelen, -sıkı durun- maydanozlu tereyağ soslu salyangoz. Bildiğin sümüklü böcek. Escargot deyince sınıf atlıyor, oradan da sizin mideye atlıyor. Gözü karartıp tattık. Tadı kalamarla midye arası. Ama ikisinden de sıradan bana kalırsa. Mideyi kaldırmıyor. Ha, bir daha ömür boyu yemesem özlemem, ayrı konu.
İkinci olarak bir İspanyol usulü 'soğuk çorba' olan Gazpachio vardı. Bir füme et dilimi, L'escargot usulü, domates ile karışık çilek püresi içinde sunulmuş. Tatlı çorba denince yüzünüzü buruşturmayın, fena değil. Zaten bu restoranın en büyük başarısı, bir arada olması düşünülemeyen malzemeleri -miktarını iyi ayarlayarak- size sevdirebilmesi bence...
Bir nevi karides çorbası olan enginarlı konsome karides enfes. Yemelere doyamazsın.
Ardından deniz mahsullü beyaz şarap soslu ev yapımı spagetti ikram ediliyor. Tanıdık bir lezzet ama tadım mönüsündeki muhafazakar damaklara en uygun şeylerden biri.
Bezelye sevmiyorsanız bu restoranda işiniz zor çünkü çok kullanılıyor. Bildiğiniz rizottoyu bezelye ile renklendirip üzerine yumuşacık nefis kalamar ilave etmişler.
Ana yemeklerden bezelye püresi (yine bezelye) yatağında levrek, satsuma mandalin sosu eşliğinde arz-ı endam ediyor. Fena değil. Satsuma, bezelyenin baskın tadını hafifletmiş.
Dömi glas soslu yumuşacık, sulu bir bonfile ile kapanışı yaptık. Final için bir lezzet senfonisiydi.
İlgili ve bilgili hizmet personeli ile L'escargot, bu yaz Alaçatı'nın en çok konuşulan mekanlarından olacak gibi...

Getir götür İsmail

Finansbank'ın son reklamı, bana yıllar önce ödül kazanan, Garanti'nin 'Su satan çocuk' reklamını anımsattı.
Bu reklam da müthiş olmuş. Mahallenin getir götür işleri ile uğraşan yaratıcı ve çalışkan bir çocuğun ileride dev bir taşıma şirketi sahibi oluşunu anlatıyor. Çook sevimli, hatta dahice! Reklamın sonunda da Finansbank'ın verdiği krediye bağlanıyor bu iş, ve 'Siz görebiliyorsanız, bizce mümkün' sloganı ile bitiyor. Bence bu da nefis bir slogan, yakalıyor insanı... Nihayetinde harika bir fikir, muhteşem bir film, ama hedefe varan bir reklam olduğunu söyleyemem. Niye mi?
İyi reklam filmleri dahiyane olmak zorunda değil! Sevimli bir şekilde bir cıngıl müziğini ya da nakaratı (118-80), bir objeyi (Bonus peruk) ürüne bağlayıp akılda kalıcılığı sağlayabiliyor, beynimize bir çıpa atabiliyorsa o reklam başarılıdır. Oysa Finansbank reklamında ana hikaye öyle dominant ve başarılı ki, asıl ürün olan Finansbank gölgede kalıyor. Reklamımız araç olan öyküyü amaç haline getirmiş, ürünü taca atmış. Belki kaç kez hayranlıkla izlediğim reklamın aslında ne reklamı olduğunu ancak keşfedince bu fikre sahip oldum. Siz de reklamları bu gözle izleyin, bakalım onca harika fikir ve film arasından kaç tane iyi reklam bulabileceksiniz?

Alsancak'ta diş hekimi olmak

Alsancak semtinde pek çok başarılı diş hekimi var. Artık hepsi de psikolojiyi öyle iyi biliyor ki, insanın en mahrem yerlerinden biri olan ağzımızın içinde çalıştıklarından en yakın arkadaşımız oluveriyorlar da... İş faturayı ödemeye gelince doktor 'Aç !' demeden ağzınız yine bir karış açılıyor. Vallahi! Son olarak ödeme yaparken anladım ki bu hekimler aslında niye maske(!) takıyormuşşş...



Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.