• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
Ya kuyruklu doğsaydınız? HAKAN URGANCI

Ya kuyruklu doğsaydınız?

hakan.urganci@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 23 Ağustos 2014, 17:05
Siz hiç kuyruklu birini gördünüz mü? Dünyada en sıradışı farklılıklar arasında görülen kuyruklu insanlar meğer her ülkede bulunuyormuş. Konjenital anormal omurga bozukluğunun değişik bir şekli olarak kabul edilen bu olayların bir kısmında kuyruk sokumu kemiği dışarı uzanıp kuyruk formuna dönüşüyormuş. Ayrıca Hindistan'da kuyruklu doğan çocuklara (tövbe estağfurullah) tanrı muamelesi yapılıyormuş.
Düşündüm de, neden olmasın? Ya hayvanlar gibi insanların da (hem de işlevsel) bir kuyrukları olsaydı, neler olurdu? Bu dünya bildiğimiz yer mi olurdu? Pek sanmıyorum.
Nasıl ki hayvanlar öncelikle sinekle mücadeleyi kuyruğu aracılığıyla yapıyorsa, herhalde bizim de öncelikle sinekliğe ihtiyacımız kalmazdı.
Tuvalet dizaynları baştan aşağı değişik olurdu.
Aynı şekilde stilistler de pantolon ve etekte kuyruğu mutlaka gözönünde tutmak zorunda kalırdı. (Hadi etekte kolay ama pantolonda işler karışabilirdi.)
Otomobilde ya da sandalyede böyle oturabilir miydik? Hayır. Onlarda da daha fazla 'boşluğa' ihtiyaç duyacaktık.
Bunlar işin en az farklılık yaratan, görsel yanları... Asıl fark, davranış tarzlarında ve dolayısıyla kültürel kodlarda yaşanırdı.
Nasıl ki hayvanlarda kuyruğun hem bir kamçı, hem genital bölgeye bir koruma, hem de duygu ifadesi gibi çok önemli görevleri varsa, insanlarda da bu durum yaşanırdı.
Kedisi olanlar bilirler, kedilerin bizim gibi yüzü kızarmaz ama kuyruklarıyla tüm duygularını anlatabilirler. Kızgın mı, uysal mı, korkmuş mu, istekli mi, gücenmiş mi?
Düşünün ki bizim de birer kedi kuyruğumuz var... Uygarlık baştan aşağı değişmez miydi?
Bu takdirde insanların tüm duyguları apaçık gözler önüne serilecekti.
Oyunculuk sanatı ya bitecek, ya da fotoşop tekniği öncelikle oyuncuların kuyruklarını saklamak üzere kullanılacaktı.
Kimse yalan, bahane üretemeyecekti.
Eşler ya birbirlerine sadık olacak, ya da tek eşliliği bırakacaktı.
Çocuklar ailelerine 'Akşam Merve'lerde kalıyorum' diyemeyecekti.
Ticarette kimse kimseyi kazıklayamayacaktı. (Düşünün ki pazarlık yapan müşteriye 'Valla daha aşağı olmaz. Sermayesine bırakıyorum sana' diyorsun. Suratın ciddi, ama kuyruğun sevinçle havayı dövüyor.)
Adalet sistemi ya sorunsuz işleyecek ya da orman kanunları işleyecekti. (Ortası olamaz.)
Çok düzgün siyasetçilere sahip olacaktık. Yalan dolan riya olmayacaktı.
Doğal kuyruğumuz durduğu ve artık başka kuyruklara gerek kalmadığı için yapay kuyruklar (karaborsa, trafik kuyruğu) kalmayacaktı.
Sözlükte bulunan 'kuyruğu dik tutmak, kuyruğu titretmek' gibi deyimler çok ağır küfür sayılacak, 'kavgada belki' söylenecekti.
Siz ne dersiniz bilmiyorum ama daha temiz, daha riyasız, daha adil bir dünya için ben kuyruğa razı gelirdim. Kuyruğu, kuyruklu yalanlara tercih ederdim.

Empati kayığına bindin mi?

Elbette bize verilen akıl silahı ve mantık süzgecini kullanarak herşeyi sorgulayacağız. Yalnız.. Kendi aklı ve mantığı dışında hiçbir mantığa inanmayan zihnin hali de içler acısıdır. Kendi mantığı dışındaki bir zihni keşfe çıkamayan zavallı, kendi küçük adasında kayıksız kalarak hapsolmuş, kıtalara hasret bir esirdir. Empati denen kayığa binemezse hep böyle kalacaktır. Ayrıca.. Bu alemin fiziki şartlarına göre oluşturulmuş kendi mantığına tapan insan da baska mana alemlerini ve fizik ötesini kavrayamayacak ve kendini bir böcek hükmünde kılacaktır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.