• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
Hayatınızı başkalarını izlerken tüketmeyin! HÜROL DAĞDELEN

Hayatınızı başkalarını izlerken tüketmeyin!

hurol.dagdelen@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 26 Ocak 2010, 12:20
"Bu akşam ne yapıyorsun", halk arasında genelde en çok sorulan soru...
Yanıt ise genelde aynı:
"Televizyon seyredeceğim. Başka ne yapılabilir ki?"
Aslında çok şey... Ama bilinç altı öyle şartlanmış ki bu ülkede, televizyon izlemek, sanki toplumsal mutabakat...
Ellerde kumanda geçiliyor ekran karşısına:
Hırsız kovalayan polisleri..
Dört koca değiştiren ancak beşinciyi ayarlarken, öncekine boynuz takmayı marifet sayan kadınları...
Kadına mal gibi bakan mafya bozuntusu erkekleri...
Eğlence programlarında boy gösteren erkeksileri...
İşlenen korkunç bir cinayet üzerine, mağduru mezarında bile rahat uyutmayan yorumlar yapan, astığı astık kestiği kestik programcıları...
Reklam uğruna izleyicisini iki kuruşa satan şarkıcıları...
Etini, ruhunu satmak için binbir türlü aşağılanmalara katlanan şöhret budalalarını...
Zevksiz, önceden planlı sohbetleri...
Reyting için her türlü "budalalığa" onayl veren para babalarını...
Yıllardır izliyoruz; ne kazandık hiç?
Daha çok megaloman olduk, şüpheci, narsist...
Oysa ne güzeldir, anne ve babaların çocuklarıyla sohbetleri...
Nicedir yapmıyorsunuz değil mi?
***
Bir süre önce okuduğum bir yazıda şöyle bir vurgu vardı beğendiğim:
"Akşamları evde ne yapıyorsunuz? Koltuğa uzanıp, hiç tanımadığınız Amerikalı dedektiflerle, hiç tanımadığınız Amerikalı haydutları mı kovalıyorsunuz?
Yoksa yerli dizilere kaptırıp hiç bilmediğiniz konaklarda yaşanan hayatları mı seyrediyoruz?
Kendiniz hiçbir sporu yapmazken, çoğunun sonucu önceden ayarlanmış futbol maçlarını ve dedikodularını seyrederek sporsever olduğunuzu mu düşünüyorsunuz?
Dört saat televizyon seyretmenin sekiz saat çalışmak kadar beyni yorduğunu biliyor musunuz?
İki türlü hayat var:
1) Yaşanan hayat,
2) Seyredilen hayat.
Akşamlarınız televizyona kilitliyse, bilin ki,
Hayatı sadece seyrediyorsunuz!"
****
Oysa yapacak o kadar çok şey var ki... Çünkü hayat "anında yaşanan" bir süreç, giden zaman geri gelmiyor.
Burada şu soru akla yatıyor hemen:
Ekran başında yaşlanmak mı?
Hayatınızı yaşayıp ekrana yeri geldiğince bakmak mı?
Kuşkusuz televizyon hayatımızın bir parçası... Geri dönülemez bir gerçek, esiri olmamak kaydıyla bir ihtiyaç da...
Ancak bizler nedense, hayat ipimizi televizyon dünyasının ellerine kaptırmışız bir kere...
Kurtulmak mümkün olmuyor. Onun için de kendimizi sürekli kandırıyoruz.
Neden, nasıl, nerede diye sormadan... Sadece bu dünyanın yansıttıklarıyla avunuyoruz.
Geçip gidiyor hayat...
Anlamsızca tükekiyoruz zamanı...
***
Oysa şunları yaptığınızda kendinize güveniniz de yerine gelecek, hayat daha bir anlam kazanacak.
- Eşinizle, çocuklarınıza sohbet etmeye zaman ayırın, hayatı paylaşmaya çalışın.
- Sokakta, sahilde, deniz kenarında dolaşmanın maddi bir külfeti yok, peki neden yoksunuz? Sonuçta yürüyüş yapmanın tadı, hiçbir şeyde bulamazsınız. Sevdiğinizle sokağa zaman ayırın.
- Kitap okuyun, tartışın; hele şu her gün bombardıman halinde medyayı saran darbe öykülerine kafa yorun, yorumlayın.
- Bir süredir görüşmediğiniz komşunuzun kapısını çalın, dargınlıklara son verin.
-Kültür ve sanat etkinliklerine katılın. Devlet tiyatroları, opera ve baleler, o kadar pahalı etkinlikler değil, kesenize uygun.
Haftada bir gün sinemaya gidin. Konferans ve seminerleri takip edin.
Ve kendinizi yenileyin.
***
Bunları yaparsanız, kendinizi yorgun hissetmez, yaşamın bir parçası olduğunuza inanır, yeteneklerinizi ortaya çıkarırsınız.
Zira hayat, geriye dönüp bakamayacağımız kadar kısa...
Zaman çok değerli, ya anı yaşayacaksınız ya da ziyan edeceksiniz.
Size kalmış...

O aldatılan erkek artık!
NTV'de Müjde Ar ile Önder Açıkbaş'ın sundukları "Güzel Günler", aktif, keyifli, coşkulu bir program...
Bir kere yorumlar çok ilginç, prorama konuk olarak katılan ünlü simaları anılarla yüzleştiren, zekalarıyla sınava sokan bir süreç yaşıyor ekranda izleyici...
Ve bazı gerçekleri de ortaya çıkıyor. İşte bunlardan biri, önceki akşam yaşandı.
***
Programa konuk olarak katılan Selçuk Yöntem, yıllardır sahne ve televizyonda etkin bir isim, başarılı bir sanatçı...
Ama halk onu öyle görmüyor, canlandırdığı karakterle bütünleştiriyor ve bilincine öyle yerleştiriyor.
Şimdi o, Aşk-ı Memnu'da boynuzlu koca, Adnan...
Yöntem sohbet sırasında başından geçen bir olayı anlatırken bunu doğruladı ve toplum olarak ne durumda olduğumuzun da resmini çekti.
Yurt dışında katıldığı bir festivalde başından geçen olayı şöyle anlattı Selçuk Yöntem:
****
"Geçen ay Frankfurt film festivaline gittim. Orada bir filmim katılıyordu. Birçok insanla fotoğraf çektirdim, sohbet ettim. El sıkıştığım birkaç insan da küçük kağıt parçaları sıkıştırdılar elime. Kağıtları açtığımda, birçoğunda 'karınız sizi aldatıyor' yazıyordu."
Şimdi buna güler misin, ağlar mısın?

Çöpe atmayın toprağa gömün
Dünya her 10 yılda bir, yoğun br yağmur kuşağına gidiyor Bu yıl da 10 yıllık periyotta olduğumuz söyleniyor. Bu nedenle yediğiniz; kayısı, şeftali, kiraz, vişne, erik vb. meyvelerin çekirdeklerini lütfen çöpe atmayın ve herhangi bir yerde toprağın 10 cm altına gömün ve üzerine bir bardak su dökün. Dikilen bu meyvelerin en az yarısı yeşerip ağaç oluyor. Ekonomik yoldan ülkemizi yeşillendirmek için dikebildiğimiz kadar meyve çekirdeği gömelim.
Bu uygulamayı TEMA da yapıyor ve toplumu teşvik ediyor.Doğaya yardım etmek, gelecekte etrafımızı saracak beton ve gökdelenlerden alamayacağımız oksijeni karşılamak için bile bu çekirdeklerden çıkacak ağaçlara ihtiyacımız olacak.
Hem de nasıl!..

SÖZÜN ÖZÜ
Yeminine gerek görmeyecek kadar sözlerine sadık ol.
Dale Carnegie

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.