Hürol Dağdelen

En son ne zaman mektup yazdınız?

İzmir'de, otobüs duraklarından birinde, bir ilan üzerinde okudum beni yıllar öncesine götüren soruyu:
"En son ne zaman birinden mektup aldınız?"
Çoğumuz için bu sorunun yanıtı, sanırım; "Yıllardır almadım" olacaktır.
Evet mektup yazmayı bıraktık, hatta almayı hayal bile edemez hale geldik.
Çünkü kimse, eline kağıt kalem alıp duygularını yazmayı düşünmüyor artık; işin özü, "zaman kaybı" bahanesiyle üşeniyoruz.
Onun yerine cep telefonlarından mesaj atmak moda... Üstelik anlamsız cümle ve işaretlerle sıralanan...
***
O ilanda yer alan aslında, Yavuz Bingöl'ün yeni albümü "Kül"ü tanıtan bir cümle...
Yapımcı firma Seyhan Müzik, anılara dokunmak için çok anlamlı bir yol bulmuş bence...
Evet, insanlık olarak yıllardır mektup almıyoruz birilerinden...
Unuttuk, terk ettik, yok ettik.
Postacıları, kredi kartı ekstrelerine mahkum ettiğimiz gibi...
Ve toplumsal sorunlar da, kuşaklar arasında oluşan uçurum da böylece derinleşti.
***
Çünkü neden?
Mektup yazmak emek ister, bilgi ve beceri yoğunluğu... Nasıl başlasam diye, dakikalarca düşündüğünüz de olmuştur.
Bu bir insana; sevdiğine, aşkına, anne ya da babana, arkadaşına gönderilen sözcükler bütünüdür.
Her satırı ayrı bir anlam taşıyan...
Bu yüzden bir de yazmaya başlayınca, her mektup insana bir manzume gibi gelir.
Giriş, gelişme ve sonuç, bir öykü anlatır insana.
Bunları biz yaşadık, şanslıydık. Bu yüzden, yazdıklarımız, okuduklarımız anlaşılır, sözümüz dinlenir.
Hep o mektup yazma özenidir bu yetenekleri bize kazandıran...
***
Günümüz kuşağı ise bundan mahrum... Ne mektubu, ders yaparken not almaya bile üşeniyorlar artık.
İşte bu yüzden, defterlerin yarısı, yıl sonunda boş...
Duygularını, kısa ve simgesel sözcük parçalarıyla dile getiriyor, bunu yeterli görüyorlar.
Şiirsellikten uzaklar...
Konuşurken, dikkat yok, kestirip atıyorlar. İşte bu yüzden bir an önce "Gençleri anlama sanatı" da bizlere anlatılmalı.
Bu, onların suçu değil, çünkü yaşam koşulları böyle...
Anne ve babadan da görmeyince, mektuplar böyle anılarda kalıyor.
***
Sık sık zaman ne çabuk geçiyor diye hayıflanırız, oysa buna neden olan biraz da bizleriz...
Emek verdiğimiz hiçbir şey yok.
İstersiniz bugün bir mektup yazın dostlarınıza... Eskiden olduğu gibi, sözcüklerle de süsleyin.
Zaman nasıl ağır akacak göreceksiniz.
Çünkü hayatı aceleye getirmek, zamanı da kısaltıyor; şöyle ağır ve doyurucu geçirilen zaman, hiç bitmeyecektir. Hayatın da bir anlamı olacaktır.
Bir deneyin.
Üç heykel
İki komşu ülkenin hükümdarları birbirleriyle savaşmazlar ama her fırsatta birbirlerini rahatsız ederlerdi. Doğum günleri, bayramlarda ilginç armağanlar göndererek karşısındakine zeka gösterisi yapma fırsatlarıydı. Hükümdardan biri, günün birinde ülkesinin en önemli heykeltıraşını huzuruna çağırdı. İstediği birer karış yüksekliğinde altından, birbirinin tıpatıp aynısı üç insan heykeli yapmasıydı.Aralarında bir fark olacak ama bu farkı sadece ikisi bilecekti.
***
Heykeller hazırlandı ve doğum gününde komşu ülke hükümdarına gönderildi. Heykellerin yanına bir de mektup konmuştu. Şöyle diyordu heykelleri yaptıran hükümdar: "Doğum gününü bu üç heykelle kutluyorum. Bu üç heykel birbirinin tıpatıp aynısı gibi görünebilir.Ama içlerinden biri diğer ikisinden çok daha değerlidir. O heykeli bulunca bana haber ver."
Heykeli alan hükümdar önce heykelleri tarttırdı. Üç heykel gramına kadar eşitti. Ülkesinde sanattan anlayan ne kadar insan varsa çağırttı. Hepsi de heykelleri büyük bir dikkatle incelediler ama aralarında bir fark göremediler. Günler geçti. Bütün ülke hükümdarın sıkıntısını duymuştu ve kimse çözüm bulamıyordu.
***
Sonunda, hükümdar fazla isyankar olduğu için zindana attırdığı bir gence haber gönderdi. İyi okumuş,akıllı ve zeki olan bu genç, hükümdarın bazı isteklerine karşı çıktığı için zindana atılmıştı. Başka çaresi olmayan hükümdar bu genci çağırttı. Genç önce heykelleri sıkı sıkıya inceledi, sonra çok ince bir tel getirilmesini istedi. Teli birinci heykelciğin kulağından soktu, tel heykelin ağzından çıktı. İkinci heykele de aynı işlemi yaptı.Tel bu kez diğer kulaktan çıktı. Üçüncü heykelde tel kulaktan girdi ama bir yerden dışarı çıkmadı.Ancak telin sığabileceği bir kanal kalp hizasına kadar iniyordu, oradan öteye gidemiyordu.
***
Hükümdar heykelleri gönderen komşu hükümdara cevabı yazdı: "Kulağından gireni ağzından çıkaran insan makbul değildir. Bir kulağından giren diğer kulağından çıkıyorsa o insan da makbul değildir. En değerli insan, kulağından gireni yüreğine gömen insandır. Bu değerli hediye için teşekkür ederim."
Yok artık daha neler!
Gamze Özçelik'in hamileliği nedeniyle bir süre önce "Arka Sokaklar" dizisini bırakan Uğur Pektaş-Gamze Özçelik çiftinin, yeniden diziye döneceği, onların yerine kadroya alınan Çağla Kubat ile Berk Oktay'ın ise işine son verileceği, dedikodu kulislerinin malzemesi son günlerde...
Nedense birileri ünlü çifti yeniden diziye sokmak için harekete geçmiş gibi...
Yok, daha neler?
***
Dizi oyunculuğu, yap boz tahtası değil... Bu işin ciddiyeti var. Hiç kimse de, diğerinin yedeği falan olamaz.
Gamze Özçelik ile Uğur Pektaş'ın dizideki görevi "kendi istekleriyle" bitmiştir, geriye dönüşleri, izlenme oranını artırmayacağı gibi ters de teper.
***
Nitekim dizinin yapımcısı Erler Film'in koordinatörü Yılmaz Ekmekçi gerekli açıklamayı da yapmış:
"Son günlerde basında 'Arka Sokaklar' dizisinin ilk üç sezonunda yer alan Gamze Özçelik ve Uğur Pektaş'ın 20 Nisan'dan itibaren yeniden dizinin kadrosuna döneceği iddiası gündeme getirildi. Buna iki oyuncunun yerine bu sezon ekibe katılan Çağla Kubat ile Berk Oktay'ın beklenen reyting katkısını sağlayamadığı da gerekçe olarak gösterildi. Bu iki iddia da külliyen yalandır. Ekip olarak, Çağla Kubat ile Berk Oktay'ın bu güne kadar Arka Sokaklar dizisinde gösterdikleri gerek performans ve bütün ekiple sağladıkları olağanüstü uyum ve ahenkten ötürü de son derece mutludur. Ötesi boştur."
***
Evet, doğru olan da budur.
BİR FIKRA
Temizlikçi bir kadın, dışardan ilkokul diploması almak için sınava girer. Tabiat Bilgisi sınavında sorulan sorular ve kadının yanıtları şöyledir:
-Soru: Mide ne iş yapar?
-Yanıt: Sindirim yapar, yediklerimizi öğütür.
-Soru: Akciğer ne iş yapar?
-Yanıt: Solunum yapar, bizi yaşatır.
-Soru: Kalp ne iş yapar?
-Yanıt: Dolaşım yapar.
-Soru: Beyin ne iş yapar?
-Yanıt: Bizim apartmanda kapıcılık yapar.
BİR UYARI
Uzmanlar bilinçli suç içmenin, bazı hastalıkların önüne geçtiğini öne sürüyor ve önerilerini şöyle sıralıyor:
Uyanır uyanmaz 2 bardak su, iç organlarını aktive eder.
Her yemekten 30 dakika önce 1 bardak su, hazıma yardım eder.
Banyodan önce 1 bardak su, tansiyonunun düşmesine destek olur.
Uykudan önce 1 bardak su, kalp krizi ve felci yok eder.
Aklınızda bulunsun.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.