Hanri Benazus, İzmir'in yetiştirdiği en başarılı işadamları arasındaydı. Geçmişte yaptığı bir yanlış, geleceğini etkiledi. Bu yüzden hapis yattı ama yaşadığı, soluk aldığı topluma hiç küsmedi.
Aksine, 80 yaşında olmasına karşın köşesine çekilmek yerine bir mücadele sahası açtı kendine:
Atatürk'ü daha iyi tanıtmak...
Hayran olduğu, "Dünya liderine", insanının yabancı kalmasına engel olmak...
***
Bunun için pek çok yaptı; söyleşilere katılıp Atatürk'ü anlattı, kitap yazdı, fikirlerini paylaştı ve sonunda "Atatürk diktatördü, asık yüzlü, aksi bir adamdı" diyen 2. Cumhuriyetçi kılıklı "kışkırtıcılara" inat, Atamızın gülen yüzünü, insan sevgisini gün ışığını çıkaran fotoğraflarını oluşturdu, sergiler açtı.
Kent kent geziyor, Ata'sını insanına götürüyor.
Son olarak Aliağa'da sergi açan Benazus'un, şu sözleri de sergisi kadar etkileyici ve düşündürücü:
***
Atatürk'ü tarif etmekte kelime bulamıyorum. Atatürk büyük bir bütünlüktür. Hem devrimci, hem lider, hem komutan hem halkçı hem milletini çok seven, bütün dünya ile barışık bir insan. Çocukları çok seven milletini her şeyin üstünde tutan bir lider. Atatürk'e aşık değil, tutkuluyum. Düşüncelerimin daha bir kısmını yapabildim, daha yapacaklarım var. 'Atatürk ve Kadın' konulu sergimiz var. Antalya'da, Bandırma'da sergileyeceğim. Eskişehir'de 'Atatürk ve Çanakkale'
konulu sergimiz olacak. Ankara'da, İzmir'de sergilerimiz olacak. Hollanda'da konferanslar ve imza günlerimiz olacak. Atatürk'ü anlatmak ve düşüncelerimi paylaşabilmek için durmayacağım. Atatürk'e borcumuz bitmez."
***
Bu ülke boş konuşan, Atatürkçü görünen ama zoru görünce liderine sırt çeviren, ahlaksız ve döneklerden çok çekti.
Hala da çekiyor.
Bir şey yapmadıkları halde, yapar gibi görünen, insanları olumsuz etkileyen bu zavallılar, en çok kimlerden korkar bilir misiniz?
Bilinçli insandan...
Ne istediğini bilen, geçmişten geleceğe köprü kuran, yalanı değil gerçeği rehber edinen, yalakalıktan nefret eden bireylerden...
Hayatını, bugününü, özgürlüğünü borçlu olduğu kurtarıcısına sahip çıkan, geleceğe taşıyan, bunu bir görev kabul eden bilinçli yurttaşlardan...
***
Hanri Benazus, işte böyle bir İzmirli; ne istediğini bilen, ülkesinin kurtarıcısına hayran olan, bilinçli, kültürlü bir Egeli yürek...
O'nun için araştırıyor, yazıyor, söylüyor, sergiliyor. Bıkmadan, usanmadan...
O, "Aydın" kimliğinin doğru adresi...
Belki şimdi farkında değiliz ama Hanri Benazus geleceğin ışığında yürüyor, hiç yılmadan...
Tehditkar bakışlara da aldırmadan.
SÖZÜN ÖZÜ
Unutma ki, ağzında bal olan arının, kuyruğunda da iğnesi vardır.
John Lyly
Farklı bir Mimar Sinan
Tarihimizin en önemli mimarlarından biridir Mimar Sinan... İstanbul'un dört bir yanını çeviren, Edirne'ye kadar uzanan o muhteşem camilerin, bugün de hayranlık uyandırıcı etkisinin yaratıcısıdır.
Hala güzel, hala sapasağlam.
Süleymaniye, Selimiye sadece bizim değil, tüm dünyanın hayranlık beslediği bir mimari "deha"nın ürünü aynı zamanda...
****
Mimar Sinan, belgesel programlarda hep anlatıldı, özellikleri hep yansıtıldı ama lirik bir belgeselini izlememiştim şimdiye kadar...
Bankacılığın yanı sıra ülkesinin kültür mirasında da sahip çıkan Yapı Kredi, bu ölümsüz insanın, dünyaya kazandırdığı mimari eserleri, o kıvrak öykü diliyle, bir film tadında anlatmış "Mimari ve Aşk" adlı çalışmada... Mimar Sinan ve camileri, bugünden geleceğe yansıyan bir ibadet gibi yansımış görüntülere...
***
Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın destek verdiği, Prof. İlber Ortaylı, Prof. Azmi Özcan ve Dr. Sinan Genim'in danışmanlığında hazırlanan belgesel, geleceğe en değerli armağan...
Çünkü içinde bir mimarın sabrı var, inancı var, yaptığı işe, yaradana saygısı var.
Bu yüzden beş farklı padişah döneminde 350'yi aşkın eser üreten Mimar Sinan'a, bir vefa, bir saygı gösterisidir bu...
***
Bu ülkenin hayatına damgasını vuran her büyük insan, böyle bir "duyarlılığı" hak ediyor.
Yapı Kredi Kültür Yayınları, en iyi Mimar Sinan'ı anlatmak için çok çalıştı, bizlere hediye etti. Diğer değerler de sırada..
Bu yüzden.
Yapı Kredi'ye ve bu belgesele emek veren her insana, teşekkürü bir borç da bizim...
Kafalar karışık!
İzmirli, bir antik gelişmeyle, bir sevindi, bir üzüldü önceki gün... Çünkü yapılan açıklamalar kafaları karıştırdı. Bir gazetenin manşetine iddialı yansıyan gelişme Agora kazılarıyla ilgili..
Olay şudur:
Yard. Doç. Dr. Akın Ersoy başkanlığındaki bir ekip tarafından yapılan kazıda, eski bir evin avlusunda gizemli bir tünelin ortaya çıkarıldığı, bunun kuşaktan kuşağa dolaşan "efsane tünel" olduğu ve Agora'dan Kadifekale'ye uzandığı haberi kentte heyecan yarattı.
Haberde görüşüne başvurulan arkeolog Çağdaş Yılmaz'ın "Tünelin şimdiki Kadifekale eteklerine uzandığını bulgular ortaya koyuyor. Tünel, Makedonya Kralı Büyük İskender'e kadar uzanıyor" sözleri umut vericiydi çünkü...
***
Ancak Smyrna Antik Kenti Kazı Başkanı Yrd. Doç. Ersoy, yapılan kazılarda bir tünelin iki parçasının ortaya çıkarıldığını Anadolu Ajansı'na doğruladı ama şunu söylemeyi de unutmadı:
"Agora kentinin altında tüneller olabileceği, tünellerin Kadifekale'ye çıktığı yönündeki rivayetler şu an için doğru değil, bunu söylemek için erken. Ulaşılan tünel parçaları Roma döneminden kalma. Kadifekale'nin hemen çevresinde o dönemde yerleşim yeri yok. Gördüğümüz tüneller Geç Roma Dönemi'ne ait tünel hatları. Bir bütün tünelin 2 parçası. Yönü kentin güney yamaçlarına doğru, Kadifekale'ye doğru değil."
***
Haydi bakalım şimdi de buradan yakın. İki uzman ve iki farklı açıklama...
Akılda kalan soru:
Şimdi bu tuneller, Kadifekale'ye uzanıyor mu uzanmıyor mu?