Eskiden rüzgarlı havalarda TV antenleri döner de görüntü bir gidip bir gelirdi ya hani G.Saray'daki de o hesap. Netlik yok. Bir hafta iyi bir hafta kötü. Hatta bu durum bir 90 dakika içinde bile değişebiliyor. Maçın hiçbir anı için "Oyunu kontrol altına aldı. Artık sorun yaşamaz" diyemiyorsunuz.
Rüzgar bir esiyor görüntü netleşiyor, bir esiyor görüntü karlı.
Dün takım öyle istekli başladı ki geçen haftaki Bursa maçının devamı oynanıyor sandık. Önde Bruma, Sneijder, Podolski üçlüsü paslaşmalarıyla rakibin arasına sızdı hatta böylesine bir anda gol de geldi. Ancak daha sonra oyun sertleşti. Çalan düdüklerle maç sık sık dururken, G.Saray da durmayı tercih etti. Özellikle 25. dakikadan sonra Kasımpaşa önde daha etkili oldu. Gerek duran toplardan gerek ceza alanı dışından bulduğu şutlarla kaleyi yoklayıp durdu. Bu çabasının neticesini ilk yarıda alamasa da ikinci yarının başlarında aldı. Fakat sonra rüzgar bir daha esti ve G.Saray yine gücünü hissetirdi. Rüzgarın oğlu Bruma yine sahne aldı ve deplasmandaki gol atma istikrarını sürdürdü. Ancak başta da dediğimiz gibi bu güç bariz bir üstünlükten ibaret olamadı hiç.
Kasımpaşalı oyuncular G.Saray'ın oyundan düştüğü anlarda devreye girerek zaman zaman maça ortak oldu. Oyunun yönünün bu kadar çok değiştiği bir maçta değişmeyen tek bir şey vardı. O da Riekerink'in unutkanlığı. Yine yanında oturan oyunculardan faydalanıp tempoyu belirleme ihtiyacı hissetmedi.
Belki rakibin 10 kişi kalmasından yararlanır diye düşündük fakat o yine önemsemedi. Çünkü rüzgar esmeye devam etti. G.Saray avantajlı bir konumda olmasına rağmen Kasımpaşa 10 kişi ile bir de penaltı kazandı. Ve Muslera'nın tecrübesi skorun bir kez daha değişmesini engelledi. Yalnız sanki G.Saray 10 kişiymiş gibi Kasımpaşa baskısını arttırdı. Riekerink'i memnun eden neydi ki değişiklik için 88 dakika bekledi anlamak mümkün değil.
Ve 89. dakikada Linnes'i 90+1'de de Eren'i, 90+3'te de Josue'yi oyuna aldı. Şaka gibi...