Bu sene G.Saray'ın kadro yapısı, oyun kurgusu ve taktik varyasyonlarının arasına sıkışmış en önemli gücü iştahı.
Bazı maçlar bazı futbolcuların düşmesi, performans gerilemesi, güne ayak uyduramaması muhtemel ancak böyleyken bile iştahı ile maçı kontrolü alma ihtimali hayli yüksek. Yani Gomis'in ön plana çıkmadığı, Muslera'nın da hata yaptığı, Ndiaye'nin de pas hatasıyla oynadığı maçlar olacak. Fakat böylesi bir kadroda görünen o ki bazen Tolga, bazen Rodrigues, bazen de Belhanda'nın sorumluluk aldığı ve diğer arkadaşlarının sırtına vurduğu anlar yaşanacak.
Hatta bunu bazen de kulübedekiler yapacak. Genel itibariyle dünkü Aslan diğer maçlara oranla ofansif anlamda en verimsiz maçını çıkardı. Ancak bunda skoru koruma çabasının etkisi büyük.
Rakibin hata yapmasını beklemeden tam tersine hataya sevk eden bir baskı ile topa daha çok sahip olmak da hücum kadar kar getirici bir oyun anlayışıdır. İşte bunu daha çok kendi bölgende yapmaya çalıştığın vakit yaptığın en ufacık hata skor tabelasını değiştirebilir.
NDİAYE ÇIKMAMALIYDI
Dün Tudor da buna ortam hazırlamaya kalkınca G.Saray o beklenen gücünü gösteremedi.
Yani Ndiaye ile dikine oynamaya çalışan takım Selçuk ile kabullenen bir hüviyete büründü. Çıkması gereken isim Ndiaye değil Belhanda'ydı. İki günlük idmanla sahaya çıkan Denayer oynuyorsa Feghouli hayli hayli oynardı. Puan kayıpları elbette olacak. İlk üç haftaya damgasını vuran takımın Antalya gibi önemli bir deplasmandan 1 puanla ayrılması öyle anormal bir skor değil.
Fakat dediğim gibi bunun için ortam yaratmayacaksın.
İlk haftadaki Fernando-Koray Günter değişikliği gibi hamleler G.Saray'ın vitesi geri alması anlamına gelir. Yani hal böyleyken 88. dakikada o değişiklik mucize aramaktan başka bir şey olmaz. Bir de tabii şu yan top meselesi. Galatasaray geçen sezondan bu yana bu kusurunu çözemedi. Bazen çözdü gibi gözüktü ancak sıkıntı hep devam etti.
Hamle yanlışlıkları kadar bunun da üstesinden gelirse Gomis'in kükreme anı daha çok ön plana çıkacaktır.