Başta başkanı, sonrasında hocası, kendi ayağına nasıl böyle acemice sıkar, varsa bir anlayan, beri gelsin?
Derdim, Tolgay... Derdim, alacağını istemesinden dolayı, kadro dışı bırakılması!
Ayrı bir derdim, aynı sebepten kulübü tehdit eden Pepe'ye, ses çıkartılmaması ve büyük bir ihtimalle parasının ödenmesi (!) İyi biline! Çok pişmanlık duyacaklar ve bu sitemim, daha eteğimden düşen taşların tek tanesi! Midemin tam ortasına kurulmuş koca bir yumru ile daha hemen ilk dakikalarda Karius'a atılan nesneler yüzünden, döndüm gergin başlayan maça... Ljajic'in direkten dönen serbest vuruşu... Vida'nın, ofsayt olarak nitelenip, verilmeyen golü ve bal yapmaz arılar gibi çok çok koşan ama sonuca ulaşamayan bir Ankaragücü dolaşıyordu görünürde...
Ljajic, rahatlattı Beşiktaş'ı... O moralle, pek ortalarda adı geçmeyen Doğukan'ın pasıyla Pektemek. Ljajic'in asistiyle Güven, üçleyince Beşiktaş'ta oh, keyifler keka!
TOLGAY'A SAHİP ÇIKMADI
Çok hızlı, aksiyonları ve pozisyonları çok fazla olan şu maçta tek gözüm, Beşiktaş'ın gençleri Necip, Güven, Doğukan, Fatih ve Pektemek'deydi, ara ara... 'Sırıtma, ne kelam!', on yıllık Beşiktaşlı gibi ustalık sergilediler.
Üç büyükler kaşısındaysanız... Hele hele üç farklı geriye düştüyseniz, direnciniz otomatikman düşer ve içsel direnciniz, bitme seviyesine gelmiştir artık... Sadece maçın bir an evvel, bitmesi için dua etmeye başlarsınız!
Ne yazık ki psikolojiktir, engelleyemezsiniz...
Ancak dün akşam, üç farklı geriye düşmesine rağmen, doksan dakika boyunca nefesini Beşiktaş'ın ensesinde hissettiren o Ankaragücü'leri tebrik etmezsem günah olur. Dahası; vebale girmemek adına tebrik etmeliyim, bu çocukları ve hocalarını da. Alınan dört farklı galibiyeti. Tüm Kartalları ve özellikle gençleri.
Ötesinde; şu 'Öğretmenler Günü'n de' eski bir öğretmen olan Şenol Hoca'yı, candan kutlarım kutlamasına da! Neden Tolgay'a sahip çıkamadı, neden? Bir anlatsa!