Bu hafta Borusan Oto Dolmabahçe Sahne'de, Tiyatro Keyfi'nin, Kemal Başar'ın rejisiyle sahneye koyduğu Camille Claudel'in öyküsünü izledim. Camille Claudel 1864-1943 yılları arasında yaşamış bir Fransız kadın heykeltıraş. Çok etkileyici bir hayat hikayesi var. Heykelle ilgilenmeyen ama sinema meraklısı olanlar onu belki de 1988 yapımı bir filmle tanıdılar ilk kez... Isabella Adjani'nin Camille'i canlandırdığı film 1989'da en iyi kadın oyuncu ve en iyi yabancı dilde film dallarında iki Akademi (Oscar Ödülü) almıştı. Filmde ünlü heykeltıraş Rodin'i de Gerard Depardeu canlandırıyordu. Camille'in yaşamını anlatan film, 2 Oscar'la yetinmedi... O yıl (en iyi film ve en iyi kadın oyuncu ödülleri de dahil olmak üzere) beş Cesar Ödülü ve aynı yıl Berlin Film Festivali'nde en iyi kadın oyuncu ödülünü de başarı hanesine yazdırdı.
İzlediğim "Camille- Taşın Kalbi" tek perdelik 70 dakika süren bir oyun. Yazarı Kosta Kortidis... Oyunda Camille'i Begüm Topçu Turay, Rodin'i Kubilay Tunçer, üç ayrı karakteri de Serap Yılmaz canlandırıyor...
Camille'in ilgi çekici hayat öyküsü ise şöyle: Heykele olan ilgisi çocukluk yıllarında taş ve çamurdan yaptığı oyunlarla başlamış.
Annesi hiçbir zaman sanata olan ilgisini onaylamamış; babası ise daima maddi ve manevi destekçisi olmuş. Aile Paris'e geldiğinde Camille, Academie Colarassi'de heykeltıraş Alfred Boucher ile çalışmış. O dönemin heykel açısından önemli okulu Ecole des Beaux-Arts...
Ne var ki o yıllarda kadınlar bu okula kabul edilmiyor. Ama Camille heykeltıraş olmakta ısrarlı.
1883'te ünlü Fransız heykeltıraş Auguste Rodin ile tanışıyor. Rodin'i ünlü "Düşünen Adam" heykeliyle hatırlayacaksınız.
Rodin'le tanışması Camille için gerçek bir dönüm noktası oluyor. Artık Camille, Rodin'in hem modeli, hem sevgilisi... Bu arada Rodin'in Rose Beuret adlı bir kadınla yaklaşık 20 yıllık bir birlikteliği var. Ve Rodin, Camille ile tutkulu bir aşk yaşamasına rağmen Rose'dan hiç vazgeçmiyor...
Camille, Rodin ile birlikteliğinden hamile kalıyor; fakat geçirdiği bir kaza sonucu doğmamış bebeğini kaybediyor. Bu olay onun ruhsal dünyasındaki sıkıntıların başlangıcı.
Bu dönemde annesi tarafından reddedilince evden ayrılmak zorunda kalıyor.
Rodin ile birlikteliği ise 1898'e kadar sürüyor.
Rodin'in kaba tavırları ve Camille'i en büyük rakibi olarak görmeye başlaması, çiftin birlikteliğinin de sonu oluyor. Sonunda Camille, Rodin'i terk ediyor.
Heykel sanatı açısından Rodin'in mi Camille'i yoksa Camille'in mi Rodin'i etkilediği hala bir soru işareti. 1905'ten sonra Claudel'in ruh sağlığı bozulmaya başlıyor. Bu süreçte hiç kuşkusuz Rodin ile olan ilişkisinin olumsuzlukları da etkili. Bir kriz anında kendi yaptığı eserlerini parçalıyor.
Doksana yakın heykel, çizim ve eskizini yok ettiği söylenir... Hastalığına şizofreni teşhisi konuyor. Bu dönemde Rodin'i kendi fikirlerini çalmakla suçluyor. Kendisini öldürmeye çalıştığını iddia ediyor. Kendisine sürekli olarak destek veren erkek kardeşinin 1906'da evlenmesi ve Çin'e gitmesi üzerine kendisini atölyesine kapatıp, inzivaya çekiliyor.
Kadınların sanat okullarına kabul edilmediği bir çağda onun heykel sanatı ile ilgilenmesini onaylamış babasının 1913'de ölümünü Camille'e bildirmiyorlar. Aynı yıl Camille, bir ruh hastalıkları hastanesine yatırılıyor.
Hastanede heykel yapmasına izin vermiyorlar.
Camille'in sağlığı konusunda hastanede yapılan gözlemler heykel ile uğraştığında normal bir insan gibi davrandığını gösteriyor..
Doktorlar Camille'in dışarıda olmasını ve heykel yapmasını önermelerine rağmen ailesi (özellikle annesi) bunu kabul etmiyor ve Camille ruh hastalıkları hastanesinde tutuluyor.
Ve hayatının son 30 yılını akıl hastanesinde geçiriyor...
Değeri ölümünden sonra anlaşıldı... Onun için kitaplar yazıldı. Ardından filmleri, opera eseri yapıldı, tiyatroda sahnelendi... Camille'in dramını tiyatroda da izlemek heyecan vericiydi.