Her şey anlamsızlaşır bazen...
Her zaman size keyif veren, peşinde koştuğunuz her şey...
Yalnızlıği tercih ettiğiniz anlardır onlar. Hani, kendinizin bile kendinize ağır geldiği zamanlar...
Hayallerinizi terk ettiğiniz, dünyayı anlamsız bulduğunuz... Tabii ki insanları da... Hatta onların davranışlarına tahammül edemediğiniz, dertlerini dinleyemediğiniz, sevinçlerine ortak olamadığınız anlar... Hani hiçbir şeyden tat alamadığınız... Mutluluğun dahi lezzetsizleştiği... Onun bile yokluğunu tercih ettiğiniz...Nefes bile öyle ağırlaşır ki, almak zorlaşır, yüreğinize gülle gibi oturur hani. Gökyüzü daha gri, güneş bile ışıltısız gelir ya... Gün bitmek bilmez, bitse de bir şey değişmeyecek gibi gelir...
SEVGİNİN TINISI
Her şeyin üstünüze geldiği, herkese inancınızı yitirdiğiniz anda, o ses getirir sizi kendinize... Üzerinize karabasan gibi çöken dünyanın gri perdesini yırtar o ses... Sanki, gökkuşaklarının boyadığı başka alemi getirir size... Cıvıl cıvıl çağlar kulaklarınızda... Evet o ses, sevginin en özgün tınısıyla çocuk sesidir...
Masumluğu, iyiliği, insanlığı ve en çok da gerçek sevgiyi hatırlatan. Yüreğinize damla damla akarak, orayı aydınlatan...
Hele de kendi çocuğunuza ait ise, gönül telinizi titreten... Aslında size ve tüm dünyaya adeta şifa olan...
O sesteki şifanın etken maddesi ise sevgi ve masumiyettir elbette...
İşte sırf bu yüzden bile, çocukların masumiyetini korumak en önemli görevimiz olmalı. Dünyayı böylesine kirletmiş olmanın günahını ancak temiz nesiller yetiştirerek azaltabiliriz belki..
İnsani özelliklerini yitirmemiş kuşaklarla yani...
HAYALLER GERÇEK OLSA
Demek istediğim en iyi eğitim, olanı bozmamayı başarabilmek... Çocuk ruhunu, saçma sapan hırslara kurban etmemek... Dünyada var olabilmenin, ezilmeden yaşayabilmenin kurallarını öğretmek yerine; istisnasız her bireye ezmemeyi ve sevebilmeyi öğretebilmek...
Daha doğrusu yaradılıştan olan bu özelliklerini kaybetmemelerini sağlayabilmek...
Kendimize benzetmemeye çalışmak yani. En iyi okullara alınan öğrencilerde bu kriterlere dikkat edilebilse keşke... En yüksek puan, en iyi insan olana verilebilse...Çocuklar, akademik başarı için değil de, iyi insan olmak için yarışabilse... Hayal bu ya, hiçbir öğrenci özünü kaybetmese, hepsi sevgi dolu olsa... Sistem de bunu desteklese... Sanat, bilim ve sporun birleştiriciliği ile birbirlerini geliştirseler, sosyalliklerini arttırabilseler...
Veliler de, çocuklarına okul seçerken okulun bu değerlerini sorgulasa...
Her hayal gerçekleşmesi için kurulur...
Belki bir gün hayaller gerçek olur, biz çocukları değil de, onlar bizi değiştirir. Hayaller gerçekleştiğinde, sevgi temelli dünyada, rekabetin en anlamlısı dayanışarak olur. Dünya anlamsızlaştığında, çocuklarımızın dünyasına girerek rahatlayan biz yetişkinler, onların dünyasını da bozmayalım...
Hele de bunu, eğitim adına hiç yapmayalım.
Yapmamız gereken ise aslında çok basit: Onlara sevgiyle bakabilmeyi ve dünyayla ilgili farkındalığı kazandırabildiğimiz oranda iyi bir eğitimci ve ebeveyn olabileceğiz. İşte, ancak o zaman ebeveynlik ve öğretmenlik kutsal anlamını tekrar kazanabilecek...