• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
Bunun adı kibir ARZU GÜNAYDIN

Bunun adı kibir

arzu.gunaydın@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 04 Eylül 2020, 20:05

Bireyselleşiyoruz.
Üstelik onu da yanlış yapıyoruz.
Kendi kendimize yeteceğimiz inancına sımsıkı sarılmaya çalışıyoruz.
Tutunabilmek için de yeterliliğimizi önce başkalarına kanıtlama derdine düşüyoruz. Öyle ki, bizim uzmanlığımız daha profesyonel, insanlığımız herkesten fazla, ana babalığımız kimseyle kıyaslanmaz, kalbimizin temizliği konusuna ise hiç girmiyorum bile.
Hatta yapamadıklarımız bile daha güzel... İcraata geçemesek bile fikir ve düşünce bazında mükemmeliz.
Öyle ki, adeta bu dünyaya bir ödül, hatta iyilik olarak gönderilmişiz.
Ah, şu etrafımızdakiler nasıl da şanslı aslında...
Bir de kıymetimizi bilseler...
Bilmezler ki...
Bilemezler aslında. Yok, yok, sizin kadar yüksek olmayan kapasitelerinden dolayı değil, sebep kendileri ile en az sizin kadar meşgul olmalarından...
Biraz abartılı da olsa anlatmaya çalıştığım, vahim bir duruma doğru gidiyoruz maalesef.
Her iş grubundan, en alttaki elemanından en üstteki yöneticisine kadar, benzer duygu ve davranışlara daha sık rastlamaya başlamadık mı?


GERÇEGIN YANSIMASI
Sosyal medyada en bariz örneklerini görmüyor muyuz?
Kendi düşüncesini ifade etme derdinde olmadan, başkalarının fikirlerini değersizleştirme çabası sizin de gözünüze batmıyor mu?
Üstelik karşı çıktığını anlayıp anlamadığı da muamma. Büyük ihtimalle dinlemedi ya da dikkatle okumadı bile. Ve en tehlikelisi bu, gittikçe normalleşmeye başladı.
Sosyal medya, gerçek yaşamın yansıması bence.
Hani çocuklarımızı hep eleştirip, tablet ya da telefonlar yüzünden dinleme ve iletişim yeteneklerinin azaldığından dem vuruyoruz ya, hiç aynaya bakıyor muyuz acaba?
Objektif eleştiriyor muyuz kendimizi?
Mesela, en son kiminle ettiğimiz sohbetten keyif aldık?
Dinlenildiğimizi hissettiğimiz anların değerinin farkındasınızdır mutlaka ve tabi bu anların nasıl azaldığının da.
Algının, olgunun önüne geçtiği günümüzde, dinliyormuş ve hatta anlıyormuş gibi yapılan konuşmalarda, iletişim de varmış gibi bile görünemiyor artık.
Değerli düşüncelerimizi konuşmak için sıramızı beklerken derleyip toparlamakla meşgulüz kafamızdakini.
Halbuki dinleyebilmek, değer vermenin ve bu değeri göstermenin ilk şartı. Değer göstermek de görmenin elbette. Yani öyle algı oluşturmak, itibar korumaya çalışmakla göremiyorsunuz istediğiniz değeri. Hele hele, kendinizi vazgeçilmez görmekle hiç olmuyor.
Meşhur vecizeden de bildiğimiz gibi, mezarlıklar vazgeçilmezlerle dolu zaten.. Eh, kimse vazgeçilmez değil ama vazgeçilmez sanılacak kadar bir değer oluşturduk mu, ona bile bakmıyoruz.

SAHTE BIR SAYGI
Yani değerli olmakta değil, değer üretmekte yarışmıyoruz.
Halbuki biz geçici olsak da dünyaya kattığımız değerler kalıcı olacak.
Hal böyleyken, kontrolümüz dışında olan, başkalarının düşünce veya duygularını yönetmek üzerine kurgu yapmamız, en hafif söylemle akıl dışı değil midir? Bu uğurda çok çalışsak bile elde edeceğiniz, sahte bir saygıdan ibaret olacaktır sadece.
O da konumunuzu koruduğunuz sürece...
Halbuki baki kalan bu kubbede hoş bir seda değil mi sadece?
Gönülden gönüle kurulan sevgi köprülerinden alacağınız haz, tüm sahteliklerin çok çok üzerinde.
Üstelik o köprüler stres ve gerginlikler de yaşatmadığı gibi, üzerinden geçenlere dünyadaki cenneti sunuyor. Cennet bu kadar yakınken, anlamsız hırslar ile hayatı cehenneme çevirmek niye?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.