Küçüklere saygı
Yaşamı boyunca çocuklara sıkça iltifat ettiğini; hastalandıklarında ziyaretlerine gittiğini; mevsimin ilk meyvesi kendisine sunulduğunda, O'nun da o meyveyi orada bulunan en küçük çocuğa ikram ettiğini; Kızı Hz. Fatıma yanına geldiğinde ayağa kalkarak onu karşılamasını, sefere çıkmadan önce kızına uğramasını... Daha onlarca örnekle çocuklara gösterdiği saygıyı...
Bizler ise, yıllar geçtikçe medenileştiğini sandığımız dünyamızda hep küçüklerden saygı bekledik, büyüklere de saygıda kusur etmedik ama küçüklerimizin bir türlü saygıyı öğrenemediğinden her geçen gün daha çok dem vurur olduk. Niye öğrenemediklerini ise hiç sorgulamadık. Saygı görmeyenin saygı duyamayacağını düşünemedik yani.
ARAYA GİRME, LAFI BÖLME!
Özetle çocuklara saygı göstermedik.
En demokratik görünen ailelerde bile onlar adına karar verilip, ailelerin çizdiği yollara zorlandı çocuklar.
Bazen manipüle ederek, bazen onlar adına karar vererek, bazen de onları hiç duymayarak... Tüm bunları yaparken de 'onların iyiliği için' dedik. Ne de olsa onlardan iyisini biliriz derken başladık en temel saygısızlığa. Yetmedi, büyükler konuşurken araya girme, lafı bölme dedik. Ama biz onların sözlerini hep böldük, doğru düzgün dinlemedik bile. Söylediklerin kadar sen de değersizsin demenin daha etkili bir yolu olabilir miydi?
İÇ SESİNİZ NASIL KONUŞUYOR?
Saygı kelimesinin anlamına baktığımızda; değeri, üstünlüğü, yararlılığı, kutsallığı vb nedenlerle bir şeye karşı dikkatli, özenli ve ölçülü davranmaya sebep olan sevgi duygusunu görürüz.
En değerlimiz olduğunu söylediğimiz çocuklarımıza saygı göstererek dikkatli ve ölçülü davranabiliyor muyuz? Yoksa kendilerine ait hayatlarını yok sayarak, adeta bize aitlermiş gibi üzerlerinde tahakküm kurmakla mı meşgulüz?
Fikirlerini dikkatle dinleyip, anlamaya çalışıyor muyuz? Karar almaları için onlara alan tanıyabiliyor muyuz? Yoksa yüksek perdeden konuşup, direkt söylemesek bile sen ne anlarsın, benim dediğim olacak mesajını mı veriyoruz?
Saygı ile bağlantılı olarak özsaygı kavramına da değinmemiz gerekir. Kişinin kendi özelliklerinin ne derecede olumlu ya da olumsuz olduğu hakkındaki yorumu özsaygıdır kısaca. İç sesinizin sizinle nasıl konuştuğu, özsaygınızın göstergesidir bir nevi. İç sesiniz ise size daha çok ebeveynlerinizin tonu ile seslenmekte. Bu sesin sevecen ya da öfkeli tutumu, anne babanızınki ile büyük oranda benzerlik gösterecektir.
Yani çocuklarımızın kendilerine duyacakları öz saygının temelleri de, onlara göstereceğimiz saygı ile atılacaktır.
BORÇ VE YÜK ALTINDA EZMEDEN
Özsaygısı gelişmiş bireyler, farklı düşünebilecek vasatın üstüne çıkabilecektir.
Çocuğu yaşadığımız dünyaya uyumlu hale getirdiğimizi sanıp, doğru bildiklerimizi dikte ederken onları belki de kendi iyi özelliklerinden arındırıyoruz. Yetmiyor, sonrasında yaptıklarımızı fedakarlık olarak gösterip bir de kendimize borçlandırıyoruz.
Halbuki onları dünyaya getirmeye biz karar verdik, bu kararı verirken de sorumluluklarımızın farkındaydık.
Öyleyse borç yükünün altında ezmeden kendi özelliklerinin farkında olan ve değer gördüğünü bilen çocuklar yetiştirmemizin varlıklarına saygı duymakla başlayacağını unutmamalıyız.
Okullarda saygı gören öğrenci, hem saygı göstermeyi bilecek; hem kendini ifade edebilecek; hem de zorbalığın önüne geçebilecektir.
Çokça dile getirilenin aksine sevgiden ayıramayacağımızı düşündüğüm saygı, küçük büyük demeden tüm sevdiklerimize gösterilmeli...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.