Malum yaz tatili... Bugünlerde;
AVM'lerde, cafelerde, restoranlarda sosyalleşen gençler ile karşılaşıyoruz sıklıkla. Karşılaşmayı daha çok arzu ettiğimiz mekanlar; spor kulüpleri, hobi kursları, sanat veya bilim aktiviteleri gibi yerler olsa da bu yazımızın asıl konusu başka. Bugünlerde daha çok çocuk, genç sesi duyuyoruz bahsettiğimiz yerlerde. Çocuk sesi, su veya kuş sesi gibi huzur vermekte çoğunlukla... Dünyamızı güzelleştiriyorlar tüm saflık ve masumlukları ile... İyi ki varlar. Ama bazen de gençlerin veya çocukların toplum içinde konuşmalarına kulak misafiri oluyoruz istemeden.
İstemeden diyorum, öyle büyük gürültülü konuşmaları duymamak mümkün olmuyor çünkü. Duymakla kalmıyor, birbirlerine hitaplarına da ayrı üzülüyoruz...
Hatta, oldukça derin sayılabilecek fikirlerin üslupla nasıl da değersizleştiğine şahit oluyoruz.
TEMEL YAŞAM BECERİSİ
Bazı zamanlarda ellerinde gördüğümüz muhteşem kitapların bile, o üslubu düzeltemediğini görüp, yanlış nerede diye düşünüyoruz. Yanlış üslubun, doğru sözün celladı olmasına tanıklık ediyoruz bir başka deyişle... Diğer yandan, yine de ben gençliğin muhteşem geldiğine inananlardanım... Olaylara, olgulara objektif ve özgün yaklaşıp, kendi fikirlerini önemsiyorlar mesela.
Araştırıyorlar ve iddia edilenin aksine çok ciddi okuyan bir genç kitle var.
M.Ö 400'lü yıllarda yaşamış Sokrates'e ithaf edilen, o günden beri söylenegelen ve fazla değişmeyen 'Günümüz çocukları lüksü seviyor, görgüsüzler, otoriteye baş kaldırıyorlar, çalışmıyorlar, saygısızlar, gençlik her geçen gün daha kötüye gidiyor' söylemlerini de gerçekçi bulmuyorum... Tüm bunlara rağmen, çocukların en temel yaşam becerilerinden biri olan, sohbet etmeyi bilmediklerini de çok net gözlemliyoruz. Halbuki muhabbet, dostça bir araya gelip karşılıklı sevgi alışverişinde bulunmaktır.
Yani insanın en değerli zamanları gerçek muhabbetin olduğu vakitlerdir.
Başkaları ile muhabbet edebilen, kendisiyle de ilişkisini güçlendirecektir.
SEVGİ ALIŞVERİŞİ
Bu noktada Saadettin Ökten hocanın sözleri geliyor akla: Çocuklarımızla muhabbet etmiyoruz.
Her yaştaki insanın en temel ihtiyacı muhabbet etmektir. Ama öyle, görev veya ödev gibi yapılan konuşmalar değil bahsedilen: Gerçek muhabbet, yani gönülden gönüle akan... Minicik bir bebek bile onunla olan konuşmalarınızdaki duyguyu algılar diye ekliyor hoca. Yanlış nerede sorusunun cevabını burada buluyoruz yani.
Çocuklarımız için çalışıp çabalarken, onlarla sağlıklı muhabbet kurmayı ihmal edebiliyoruz. En önemli ebeveynlik görevlerimizden birini atlayabiliyoruz.
Dedik ya, muhabbet demek sevgi alışverişi demek... Muhabbetsiz yaşamlarında çocuklarımızın, büyük oranda sanal dünyadan kazandıkları üsluplarının, yaşam şekillerini ve zihin dünyalarını etkilemesinden korkuyoruz.
Haksız da değiliz korkmakta...
Yanlış üslup, sadece doğru sözün değil; müdahale edilmediğinde doğru hayatların celladı da olabilir desek, abartmış olmayız sanırım.
SELAMDAN SONRA KELAM
Çocukların muhabbet besledikleri yakınlıklar kurabilmesi ise, doğru iletişim tekniklerini görmeleri ve daha da önemlisi koyu sohbetlerin olduğu ortamlarda bulunmaları ile mümkün.
Biz yetişkinler, işe; selam vermeyi öğretmekle başlayabiliriz mesela.
Büyüklerimizin bizlere düstur bellettiği; önce selam sonra kelam ilkesi ile açılan kapıları görmeliler, selam vermenin kişilerin birbirine mutluluk dilemek olduğunu anlamalılar...
Kullandıkları üslubun, kendi kimliklerini tanıtan en önemli araç olduğunu da bu şekilde öğrenecekler. Yaz tatilleri gibi aile ile geçirilecek uzun zaman dilimleri, tüm bu yaşamsal deneyimler için de büyük bir fırsat aslında. Özetle, gönlünün hissettiğini en doğru anlatabilen, diğerine yara açmayan sözler kurabilen, birbirine muhabbetli çocuklarımızın huzuru, hepimizin mutluluğu olacak... Öyleyse, muhabbetle...