Her şey layığına dönüşür
Tembel dediğimiz kişi ilgi alanını bulduğunda çalışmaya başlayabilir. Bu yüzden tanımlamaların hep eksik bir yönü vardır. Etiketlemeler ise baştan yanlış zaten. Çünkü her şeyin iki yüzü var. Her şey dönüşebilir diğer yüzüne.
Yakın hissettiğimizden uzaklaşabilmemiz de bu yüzden. Sonuçta ikisi de mesafe ile ilgili, yakınlık mesafenin yok olması;
Uzaklık ise mesafenin gittikçe artması.
Yani, aslında elde ettiğimizi sandığımız her şey zıddıyla giriyor hayatımıza. Sevgiyi bulduğumuzu zannettiğimiz noktada dikkat etmezsek nefrete de çok yakınız.
Yumuşaklığına güvendiğimiz kişinin kalbi yine aynı özensizliklerle katılaşabiliyor.
Annemiz babamız çocuğumuz eşimiz arkadaşlarımızla olan tüm ilişkilerimizde önce kendimize sonra da karşımızdakine özen göstermek bu yüzden önemli.
Sevmek, sevilmek bu şekilde mümkün bir başka deyişle. Sevgide de ölçülü ve kararında olmak şartıyla elbette. Merkezde kalabilmeli yani. Aslında her konuda dengede kalabilmek gerekli. Aksi takdirde hayat o dengeyi buldurana kadar verdiği dersler ile uğraştıracak zaten. Dengede kalamadığımızda ise, olaylardan gereken dersleri alabilmeliyiz, bu sayede işimiz bir nebze olsun kolaylaşacak hiç kuşkusuz. Ders alabilmek ise sorumluluk yüklenmekle eşdeğer. Jung 'Dünya sana kim olduğunu soracak, bilmiyorsan senin yerine cevap verecek' demiş. Öyleyse kim olduğumuzu hatırlama zamanı. Yani kapasitemizi, sınırlarımızı, duygularımızı, güçlü yönlerimizi, zayıflıklarımızı bilmek ve kabullenmek ilerleme ve eksiklerimizi giderme yolunda önemli adım olacak.
En büyük özgürlüğü bu sayede yaşayacağız.
Bizim olduğundan dahi emin olmadığımız hırsların ,tutkuların, beklentilerin tutsaklığından kurtulacağız.
En büyük esaret, kalıpların içine sıkıştırdığımız yaşamlarla gerçekleşiyor. Halbuki daha iyisi için çabalamak, olmadığında ise kabulde bulunmak kadar büyük bir özgürlük var mıdır? 'Olanda da olmayanda da hayır vardır ' cümlesi hiç kuşkusuz geniş vizyon kazandırmakta söyleyene.
Kabulde olmamanın prangalarından kurtulduğumuzda huzur ve o özgürlük duygusu da bizi buluyor. Bir başka deyişle, 'İki günü eşit olan ziyandadır' düsturu ile hareket ettiğimizde, kıyamet kopuyor dahi olsa elimizdeki fidanı dikmek için uğraşacağız. Yani amaçlarımız doğrultusunda çalışmaktan hiçbir bahane bizi alıkoyamayacak. Sonuca ulaşmak kadar o yolculuğun keyfi de bize ödül olacak. İşte o gün, olana da olmayana da Eyvallah diyenlerden olacağız. Bileceğiz ki zaferden değil seferden sorumluyuz.
Üzülmeyeceğiz, üzülsek de bu mantıkla çok çabuk çıkacağız o duygudan. En başta dedik, hayatta her şey dönüşebilir çünkü. Zaferlere elbette sevineceğiz ama onu da abartıp rehavete kapılmayacağız.
Bileceğiz ki her zafer mağlubiyete dönüşebilir. Mevlana'nın şu sözünü de hatırlamalı: Her şey layığına dönüşür.
Öyleyse biz insanoğulları, layık olduğumuz şekilde yaşayıp, düşündüğümüze, konuştuğumuza ve davranışlarımıza dikkat etmeliyiz. Sır orada gizli çünkü...
Özetle, neyin peşinde koşuyorsak ona dönüşeceğiz. Kendimiz olmak, kendimize değer vermekle işe başlamak önemli adımlar olacak. Her şey merkezinde kalmalı nihayetinde.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.