Afrika'da çalışan bir antropolog, çocuklar arasında bir yarış düzenler.
Karşıdaki ağaca varan ilk çocuk yarışı kazanacak ve ödül olarak ağaçtaki tüm meyveleri alacaktır. Çok ilginç bir olay yaşanır ve tüm çocuklar el ele tutuşarak ağaca koşarlar, meyveleri hep birlikte yerler. Niye böyle yaptıkları sorulduğunda ise 'sadece bir kişi kazanacağına ubuntu yaparak hepimiz birinci olduk' derler..
UBUNTU
Ubuntu bir Afrika felsefesidir. Kişi, herkesle birlikte bir bütünün parçası olduğunu kabul eder; bu sayede diğerleri iyi ve yetenekli olduğunda kendini de yükselmiş; herhangi biri zulme uğradığında ise kendini de onlarla birlikte ezilmiş hisseder.
Bize ne kadar tanıdık değil mi?
Tasavvufta da Vahdet-i Vucud öğretisi ile insanın amacı, kendi beşeri varlığını Allah'ın varlığında eritmek değil midir?
Aslında Tasavvuf varma hali değil, olma haline ulaşabilme yolculuğudur.
Kamil insan yolunda hiç olabilmektir.
Tüm yaratılmışların bir olduğuna inanmaktır.
Barındırdığı derinlik ise mürşidmürid ilişkisini zorunlu kılar..
İnsan olma yolunda ilerlerken olduğu gibi. Mürşid her daim bulunamasa da en azından rol-modellerin önemi, hayatla iç içeliğin gerekliliği çocuk yetiştirmede tartışılmaz. Hedeflerin yolunu bulması da bu sayede mümkün.
Hiç kuşkusuz, 'Hayatta ne istiyorum?' sorusunu her bireyin kendine sık sık sorması gerekiyor. Özellikle de çocukların ve gençlerin. Amaç belli oldu mu, ardından öz disiplin ve özgüven de gelecek.
BERABER YAŞAYABİLME
Diğer yandan tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan misali potansiyelini kullanabilen çocukların kazanması gereken yaşam becerileri doğru hedefleri belirlemede de rol oynayacak. Eğilimler de yeteneklere açılan kapılar. 'Ben kimim ve hayattan ne istiyorum?' sorusu bu yüzden sıklıkla sorulmalı.
İnsan olmak, birlikte olmayı da getiriyor beraberinde. Her insan bir diğerinin aynası nihayetinde. Birlikte ve bir olabilmek ise çağın önemli yaşam becerilerinden artık. Aile, okullar, eğitim sistemi, toplum, topluluklar ve kuruluşlar birlikte çalışabilmeli, hatta asgaride beraber yaşayabilme becerisine katkıda bulunmalı.
Bunlara ilaveten, hızla artan nüfus ve uzayan yaşam süreleri farklı ihtiyaçları da beraberinde getiriyor. Araştırmalar ömrün uzadığını, dünyanın yaşlandığını gösteriyor. Bu demek oluyor ki, yaşlılıktan uzayacak ömrümüz. Bugün doğan çocukların 100 yıl yaşayacağı tahmin ediliyor. 20 yıl okulda, 45 yılımız işte geçecekse, geriye kalan 35 yıl kişinin boşa geçiremeyeceği kadar uzun. Üretkenlik, toplum yararına gönüllülük bu yaşlarda da devam etmeli, kurgu buna uygun yapılmalı.
BAKANLIK KONTROLÜNDE
Bu perspektiften baktığımızda, genç yaşlarda kazanılacak alışkanlıklar, ileriki yaşlar ve dolayısı ile dünya için kurtarıcı olacak bir başka deyişle. Sivil toplum kuruluşlarının eğitimdeki önemini bir kere daha vurgulamak gerekir.
Demokratik, katılımcı, fikirleri konuşturup müzakere ettirici bir dünyanın teminatı olan STK'lar günümüzde önemli role sahiptir, gelecekte de olacaktır.
Bu yüzden öğrencilik döneminde STK'lar ile tanışmak, faaliyetlerinden faydalanmak hatta katkı sağlamak öğrencinin kendini tanıması ve hayat amacı belirlemesinde çok önemli.
Gerçeklerle uyumlu bir hayatı ve eğitimi hedefliyorsak STK'ların da bu işin bir parçası olduğunu kabul etmeliyiz.
Ardından STK'ların Milli Eğitim Bakanlığı kontrolünde, imzalanan protokoller çerçevesinde kazandıracakları değerler ile; takım oyuncusu olmaktan, zorluklar karşısında ayakta ve sakin kalabilmeye; hatalarını kabul etmeye, kendini geliştirmeye, işbirliğine yatkın olmaya, iletişim ve dayanışma becerilerini artırmaya kadar birçok konuda fayda sağlayacaklarını göreceğiz.
Bireyselliğin ön plana çıktığı ama fayda sağlamadığı günümüzde, 'Ben biz olduğumuzda benim' felsefesini tüm dünya öğrenmeli artık.