İnsan insana gönlü ile bağlanır. Gönülden gönüle yollar yapmak, bağları güçlendirmek ise dilimiz ile mümkün.
Öğrendiğimiz ilk kelimeler ile kurulmaya başlayan o bağlar dilin incelikleri ile tekrar tekrar örülür. Kurulan bağları bebeğin her anne deyişinde görürüz mesela. Ağlarken, gülerken, yardım isterken söylediği anne sözcüğü her tonlamada farklı anlam kazanır, başka başka duygular uyandırır.
Bazen de babanın evladım derken yumuşayan sesinde ilmek ilmek örülür o bağlar defalarca. Sevgilinin en sıradan kelimesindeki büyü bile, dil zenginleştikçe daha da sarar kalpleri. Dostum diyen dillerin, karşıdakine evini yurdunu kalbini açması da yine duygularını doğru ifade etmesi ile mümkündür. Diline hakim olan hayatına da bilgece katkı sağlayacak yani.
Sadece duygularını değil fikirlerini de en doğru şekliyle ve eksiksiz ifade edebilecek.
Hepsinden önemlisi ise düşünme yeteneği, dili ile gelişecek insanın. Çünkü kişiler ana dilleri ile düşünürler. Dilin ne kadar derinliklerine inebiliyorsanız, fikirleriniz de o denli dal budak salacak ve büyüyecek.Sıcaklığı, dostluğu, sevgiyi dilimizle nasıl pekiştiriyorsak; hakim olamama durumunda da yanlış anlamalara, düşmanlıklara, kendimizle ilgili olumsuz yargılara yine lisanımızla sebebiyet verebiliriz. Dışarıdan göreceğimiz saygı ve güven kadar özsaygı ve özgüven üzerinde de dilimizin büyük etkisi var. Amaçlarımız peşinde koşarken yaptığımız işleri doğru ifade etmek; ekip çalışması yapabilmek; çevremizdekileri ve hatta kendimizi motive edebilmek de hep dilimizle mümkün.
SAĞLIKLI İLETİŞİM KURMAK
Ya da beşer şaşabilir bazen. Ama insanı insan yapan özelliklerden biri de dilinin ve yüreğinin tüm inceliği ile özür dileyebilmesidir.
Bıçak kadar keskin olan dilimizi affederken de bal ile yoğurabilmektir.
Özetleyecek olursak, işte de özel hayatta da aslolan sağlıklı iletişim ve bağlar kurabilmek.
Bu da yine dilimizle mümkün.
Okullarda zorbalığın, işyerinde mobingin önüne de doğru dil kullanımı ile geçilecek, birbirini besleyen fikirler ise gelişmiş dilin beynimizde açtığı kanallardan gelecek.
Yani dilin zenginliklerini kavramak, kavratmak ve daha da zenginleştirecek çalışmalar yapmak bu yüzden çok önemli. Milli Eğitim Bakanımız sayın Yusuf Tekin'in ana dilimiz Türkçeye hassasiyeti şüphesiz tüm alanlarda başarıyı arttıracak. Türkçeyi seven, benimseyen, yabancı dil öğrenirken bile hassasiyetle koruyan; bu bilinçte olan çocuk kültürel değerlerimizi, tarihimizi vb de tanıyacak, hatta korunmasına yardımcı olacaktır. Yani kimlik duygusu gelişecek. Unutmamak gerekir ki, kişiler ana dilleri ile önce ailesinden başlayarak kültürüne ve yaşadıkları topluma aidiyet hissederler. Öyleyse Sayın Yusuf Tekin'in cümlesi ile bitirelim yazımızı: Dilimiz en büyük zenginliğimiz. Bu zenginliğe sahip çıkmak ise hepimizin görevi.