Ramazanı uğurladık, beklediğimiz bayrama ulaştık. Tatil, memlekete gitme, uzun süredir görmediğimiz eş dost akraba ile buluşma planlarını günler öncesinden yaptık. Ve şimdi hayalini kurduğumuz o günlerin içinde, planladığımız o yerlerdeyiz. Peki gerçekten öyle mi?
Zihnen, tüm dikkatinizle; eşinizin, dostunuzun, akrabanızın yanında mısınız?
Aklınız ve ruhunuz nerede? Anne babanızla derin sohbete mi daldınız, yoksa onların yanındayken bile kim, nerede ne yapıyor merakıyla gözünüz ve tabi aklınız sürekli telefonda mı? Günlerdir planladığınız tatilin tadını mı çıkarıyorsunuz yoksa 'Başkaları nerelere gitmiş, bizim seçimimiz doğru mu?' hesaplamalarına mı girdiniz?
Günümüzün önemli bir sorunu gündemi kaçırma korkusu. Sosyal psikolojide FOMO (fear of missing) olarak adlandırılıyor bu korku ve daha çok sosyal medya kullanımı ile ilişkilendiriliyor. Ancak sadece sosyal medya kullanımı ile de sınırlı değil. Daha genel olarak ifade edecek olursak başkalarının yaşadığı deneyimleri kaçırma veya dışarıda bırakılma korkusu diyebiliriz.
Bir insanın her yerde olamayacağını, kendine özgü hayat tecrübeleri gerçekleştirmekle anlamlı bir hayata kavuşacağını ve başkalarının da hayatına anlam katabileceğini dikkate alırsak FOMO'nun her yere yetişmeye çalışırken hiçbir yerde olamayan insanların yaşamlarına büyük eksiklik ve boşluk kattığını görürüz. Sosyal medya platformlarında başkalarının ne kadar eğlendiğini, gezdiğini, tozduğunu takip ederken kaçırdığımızın kendi hayatımız olduğunu unutuyoruz. Üstelik o platformlarda gördüklerimizin gerçekliğini de sorgulamıyoruz.
Hatta belki de, başkalarının ne kadar mutlu olduğunu düşünürken siz de birkaç mutluluk pozu paylaştınız değil mi? Böyle bir kısır döngü sanal dünyada heba edilen zamanlar, gerçek ilişkilerin harcanmasına, en hafif tabiri ile fırsatların kaçırılmasına sebep oluyor.
Daha da kötüsü FOMO varsa, sürekli takipte kalma isteği kendi ihtiyaçlarınızı, önceliklerinizi ve hedeflerinizi ertelemeye neden olabiliyor. Öyleyse soralım:
ÇOCUĞUNUZDA 'FOMO' VAR MI?
Sürekli sosyal medya hesaplarını kontrol etme isteği duyuyor musunuz? Katılmadığınız etkinlikler için üzülüyor musunuz? Ya da kaçırmamak için aşırı bir çaba içinde misiniz?
Yeni trendleri takip etme zorunluluğu hissediyor musunuz? Kabul edemediğiniz davetler için suçluluk duyuyor musunuz?
Eğer bu sorulara cevabınız evetse, sormanız gereken diğer sorularFOMO'nun nedenlerini bulmaya yönelik olmalı: Yalnızlık veya dışlanma korkum mu var? Onaylanma ihtiyacı mı duyuyorum, duyuyorsam neden?
Kendi özgün hayatımıza dönüp hedeflerimiz doğrultusunda sağlıkla ilerlemek istiyorsak başa çıkmanın en etkili yollarından biri kendimizi tanıyıp önceliklerimizi belirlemekten geçiyor. İlgi alanlarımızı gözden geçirmek, tanımak iyi bir başlangıç olabilir.
Milli Eğitim Bakanlığı'nın bu konudaki çalışmalarının ve bakanımız sayın Yusuf Tekin'in öğrencilerin sanat ve spora ilgilerinin artması yönündeki vurgularının önemini tam da bu noktada hatırlatmakta fayda var.
Sanat ve sporla iç içe olmak çocuğa, gerçek ilgi alanlarını belirlemede, kendini tanımada ve geliştirmede fırsatlar sunacak. Tabi ki veli desteği de gerekli. Kendi deneyimlerine odaklanan, bu sayede hedeflerine koşan öğrencilerin yetişmesi, yetişkinlerin de bu konuda örnek olması ile mümkün çünkü.
Bağlantıda olalım elbette ama kurduğumuz ilişkilerde kendimiz kalalım, başkalarını da olduğu haliyle kabul edelim. Bayramlar kavuşma demekse, kendimizle de buluşma zamanı olsun. İyi Bayramlar...