Sen çal ben söylerim
İki hafta önce 'Üçüncü Yeniler' başlıklı yazımda, Türkiye'deki alternatif/ indie müziğin gelişiminden bahsederken türün içindeki grupların seçtikleri isimlere dikkat çekmiştim. Türkiye'de farklı olana "mesafeli durma" dürtümüz, söz konusu bir müzik grubunun adı olsa bile aklımızın bir köşesinde harekete geçiyor. Anlamsız görünse de özünde bir anlamı olan bu isimlere yıllardır aşinayız fakat ön yargılarımız, grupların yaptığı müziğe kulak vermeden, onlar hakkında peşin hükümler vermemize neden olabiliyor. O gruplardan biri de geçtiğimiz hafta üçüncü albümleri 'Akustik Takılmacalar'ı çıkaran Dolu Kadehi Ters Tut.
PARADOKS
Ömer Hayyam'ın rubaisinde geçen bir paradoksu kendilerine isim olarak belirleyen bu eğlenceli grup hakkında dikkatimi çeken bir şey var. 2015 yılından bu yana müzik piyasasında var olan Dolu Kadehi Ters Tut'a, çoğu kişinin "Ne biçim isim bu!" diyerek burun kıvırdığına şahit oluyorum.
Bir müzik grubunun ismi elbette önemlidir ama isminden dolayı üstüne çizik atılacak kadar da etkili olduğunu sanmıyorum. Örneğin, isimleri 'Hold the Full Glass Upside Down' olan yabancı bir grup olsalardı, aynı tepkiyi alırlar mıydı şüpheliyim.
ÖN YARGILAR
Oysa, Türkçe anlamını bilmemize rağmen, kendilerine Rage Against The Machine (Makineye Karşı Öfke) ya da Two Door Cinema Club (İki Kapılı Sinema Kulübü) diyen grupları isimlerinden dolayı es geçmiyoruz, yaptıkları müziği ön yargısız açıp dinliyoruz.
Lüzumsuz bir konu gibi görülebilir fakat sanatın olduğu yerde ön yargılara izin verdiğiniz an, belki de hayran olacağınız birçok eserden mahrum kalabilirsiniz.
Bu bağlamda Dolu Kadehi Ters Tut'a adından dolayı soğuk bakanlardansanız, verdiği mesajla gönlümüze taht kuran 'Anamız Babamız Yok Deriz'in klibini izlemenizi öneririm.
Dolu Kadehi Ters Tut, Mürsel Oğulcan Ava ve Uğurhan Özay ikilisinin, arkadaş ortamında tanışıp yola çıktıkları bir hikaye.
2015'te çıkardıkları 'Polonya'nın Başı Dertte' albümlerini aylar sonra dinlediğimde geç tanışmanın pişmanlığını yaşamıştım.
Duo project olarak parladıkları ilk albümün ardından ikinci albümleri olan 'Dünyanın En İyi Albümü'nde farklı bir sound'la karşımıza çıkarak şaşırtmışlardı.
ÜRETKENLER
Alternatif müziğin en üretken isimlerinden olan ikili, üç yıla üç albüm ve birçok tekli sığdırdı.
Akustik gitar ve geri vokal yetmezmiş gibi grubun kliplerini de yöneten Mürsel Oğulcan Ava ve tertemiz vokaline hayran olduğum Uğurhan Özay, yazının başlığında belirttiğim gibi 'sen çal ben söylerim' tadında bir albüm daha yapmışlar.
'Akustik Takılmacalar' ilk albümde olduğu gibi, evin salonunda kaydedilmiş hissi veren samimi bir albüm.
CESUR SÖZLER
parçadan oluşan albümde, grubun önceki işlerinde gördüğümüz mizahi ve şiirsel tarza en yakın parçanın 'Anlamı Yok' olduğunu söylemeliyim. İkinci albümde yer alan 'İlan-ı Meşk Manifestosu' gibi bu parçada da cesur sözlere imza atılmış.
Bu iki şarkının kardeş olduğunu söylemek zor değil.
SoFar'dan tanıdığımız Sedef Sebüktekin'in tatlı sesiyle eşlik ettiği 'Sen ve Ben', albümün en keyifli parçalarından biri.
BEKLENTİLER
14 Eylülde tekli olarak da yayınlanan 'Yardım Et' her ne kadar dinleyenlerinden beğeni toplasa da, basit sözleri ve sıradan klibiyle DKTT'nin bende yarattığı beklentiyi maalesef karşılayamadı.
Grubun önceki kliplerinden 'Anamız Babamız Yok Deriz' ve 'Aldattın Mı'yı izleyenler bahsettiğim beklentiyi eminim anlayacaklardır.
'Akustik Takılmacalar' ikilinin kenarda biriktirdikleri parçaları, mütevazi bir albümde toplamış görünümü verse de dinleyeni genel olarak tatmin ediyor.
Grubun çok daha iyi işler yapacağından en ufak şüphem yok.
Şimdiden gelecek teklileri ve albümleri merak ediyorum.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.