Finansal piyasaların içinde bulunduğu türbülans ve makroekonomik dengelerdeki kısmi bozulma gerek yerli gerekse yabancı yatırımcıların risk algısında önemli değişmelere neden oldu. Böyle bir durum söz konusu olduğunda yatırımcılar ya pozisyon almaktan imtina ederler ya da alacakları pozisyonlar için normalüstü getiri taahhüt edilmesini beklerler. Bir de risk üstleniyorum bunun primini de isterim beklentisine girerler. Haksız da sayılmazlar. Eğer riski oldukça düşük bir ülkenin tahvilinden de benzer getiriyi elde edecekse riski yüksek ülkenin tahvilini almasının ne anlamı kalır ki...
Tahvil gibi borçlanma araçlarının getirisi yani ihraççı tarafından tahvil alıcısına verilen faiz oranını aslında risk primi olarak tanımlıyoruz. Dolayısıyla risklerin yükseldiği bir konjonktürde faizler de paralel bir şekilde yükselir.
Kur atakları başlamadan önce iki yıl vadeli gösterge tahvil faiz oranları yüzde 20'lerin biraz altında idi. Ancak türbülansla beraber tahvil faiz oranı yüzde 28'lere kadar çıkmıştı. Şu sıralar yüzde 25'lere yaklaşmış durumda.
NOT ETKİLİYOR
Riskin önemli iki göstergesi var.
Birincisi kredi derecelendirme notu ikincisi kredi temerrüt takası yani CDS.
Kredi derecelendirme notu malum sıfırcı hoca unvanlı Moody's, Standart and Poors ve Fitch tarafından verilen uzun ve kısa vadede borçlanan Hazine ya da özel kesim temsilcisinin vade sonunda anapara ve aralarda kupon ödemelerini hangi ölçüde yerine getireceğini gösteriyor. Yapılan değişiklikler sonucunda her 3 derecelendirme kuruluşunda da yatırım yapılamaz nota sahibiz. Arkadaşımla beraber halka açık bankaların kredi derecelendirme notları ile borsa performansları arasındaki ilişki konusunda yaptığımız akademik çalışmada, derecelendirme notunun bankanın piyasa değerinden fiyat kazanç oranlarına kadar bir dizi performans ölçütlerini etkilediğini kanıtlamıştık.
Şunu vurgulamak istiyorum; her ne kadar bu derecelendirme şirketlerinin itibarı tartışılır olsa da ne yazık ki yaptıkları olumsuz etki yadsınamaz boyuta ulaşabiliyor.
CDS YÜKSELİYOR
Kredi temerrüt takası (CDS) ise daha dinamik risk indikatörü... Piyasa gelişmelerine piyasa aktörlerinin hızla verdikleri tepkiler sonucu değeri ortaya çıkıyor. Aynen borsa endeksleri veya kur seviyeleri gibi. Kısa bir not düşelim.
CDS tahvilin sigortası anlamına geliyor.
Kazaya karşı yaptırılan araba kaskosuna benzetebiliriz. Tahvil sahibi risk algısını yükselttiğinde taahhütlerin yerine getirilmesi konusunda kaygı duyuyorsa kendini garanti altına almak istiyor ve belli bir prim ödemek kaydıyla CDS satın alıyor. İşte CDS puanı tahvil ödemelerini garantilemek için ödenmesi gereken primi ifade ediyor.
Yıla 168 seviyesinde başlamıştık. Hazine tarafından ihraç edilmiş bir euro tahvil için yatırımcılar her 100 dolar için yıllık 1,68 dolar prim ödüyorlardı.
Nisan sonuna kadar 200 dolar altında seyretti CDS'ler. Mayıs itibarıyla kademeli yükselişe geçti ve Ağustos başına kadar 280-310 bandında dalgalandı.
Ancak Ağustos'un ilk iki haftasında yüzde 67 artarak 554 puan çıktı. Hükümet ve Merkez Bankası tarafından alınan bir dizi önlem sayesinde 485'e gerilemişti. Şimdilerde 520'lerin biraz üzerinde değer buluyor.
Görüldüğü gibi hem kamu hem de özel kesimin yurtdışından bulacağı finansmanın maliyeti belirgin bir şekilde arttı. Umarız Merkez Bankası'ndan daha etkili önlemler gelir.