Tahvil getirisi yatırımcısı için tatminkar olmuş
Gelişmiş ülke merkez bankaları FED başta olmak üzere, normalleşme sürecine başladıkları için bir yerde zorunlu olarak faizleri artırdılar.
Faiz asimetrisini koruyamadıkları takdirde hem kur baskısına maruz kalacaklardı hem de yabancı sermaye sıkıntısına bağlı cari açık çevirme sorunu yaşayacaklardı.
Faizler yükselince tahviller değer kaybediyor. Yani ikincil piyasada daha düşük fiyattan değerlemesi yapılıyor.
Bir teorik bilgi paylaşalım; Piyasa faiz oranları ile tahvil değerleri arasında negatif korelasyon vardır. Bu yüzden tahvil pozisyonu almış bir tasarruf sahibi faizlerin ilerleyen süreçte gerilemesini bekler.
2000 Kasım krizinde Demirbank'ın batmasında bu teorik gerçek önemli rol oynamıştı. Yükümlülüğünü karşılamak için sahip olduğu tahvilleri likit hale getirmek istediğinde faiz oranları fırladığı için tahvillerin değerleri yarıdan fazla değer kaybına uğramıştı. Tabi bu durumda yükümlülüklerini karşılayamadı ve TMSF'na devroldu. Faiz oranları Ağustos ve Eylül aylarında zirve yaptıktan sonra aşağı çekilmeye başladı.
Durum böyle olunca teorik gerçek devreye girdi ve faizlerin düşüşüyle tahvillerin de değeri artışa geçti.
TASARRUF SAHİBİNİ KORUMUŞ
TÜİK'in yayımladığı finansal araçların enflasyondan arındırılmış getirileri çalışmasında da bu gerçekleşmeyi net bir şekilde izleyebiliyoruz.
Genelde risk sevmeyenlerin tercih ettiği tasarruf araçlarından devlet tahvilleri geçen ay enflasyon karşısında tasarruf sahiplerini koruyabilmiş. Ekim ayında enflasyon arındırıldıktan sonra yüzde 1,69 getiriye ulaşmış tahviller.
Ancak süreyi genişlettiğimizde tahvillerin 3, 6 ayda ve yıllık bazda reel getirisinin negatif seviyelerde kaldığını görüyoruz. Öyle ki geçen sene bu zamanda 100 TL'ye tahvil almış bir yatırımcı şuan tahvili satmak istese eline yaklaşık 84 TL geçecek.
TÜİK çalışması risk almak istemeyen tasarruf sahiplerinin klasik tercihi mevduatların enflasyon karşısında yeterli getiriyi kazandıramadığını ortaya koyuyor.
Geçen ay yüzde 1,66 kazandırmasına rağmen enflasyon arındırıldığında reel getirisi yüzde -0,98'e kadar inmiş.
Aynı şekilde 3 aylık reel getirisi negatif 6,85, 6 aylık enflasyon sonrası sağladığı kazanç yüzde -9,11'lere kadar düşüyor. Yıllık gerçek getirisi ise yüzde -0,40 düzeyinde kalmış. Yani 100 lirası olan birisi 40 kuruşunu enflasyona kaptırmış mevduat hesabı ile.
EURO VE DOLAR KAYBETTİRMİŞ
Euro'ya ve dolara dönmüş olanlar geçen ay yüzde 10'nun üzerinde reel kayba uğramışlar. Geçen senenin büyük kısmını yatay geçiren dolar bu yılda ciddi atağa geçerek yıllık bazda enflasyon çıkarıldıktan sonra yatırımcısına yüzde 26 civarı getiri sağlamış.
Euro ise doların çok az altında kalarak 6 aylık ve 1 yıllık reel getirisini sırasıyla yüzde 14,98 ve yüzde 24 seviyelerine çıkarmış.
Altının performansı da enflasyon sonrası yüzde 20,29'a kadar çıkmış.
Bu performansın sebebinin altının ons dolar fiyatındaki artıştan değil tamamen TL grama çevrilirken kur faktörü sayesinde olduğunun altını çizelim.
Gelelim borsanın performansına...
Borsanın yıllık bazda enflasyonsuz getirisi bile negatif yüzde 10,20'lerde gerçekleşmiş. Enflasyon çıkarıldıktan sonra reel getirileri 3 ayda -9,77'ye ve 6 ayda yüzde -26,52'ye iniyor. Yani her sürede borsa yatırımcısını üzmüş.
Sözün özü her zaman yapmaya çalıştığım genel finansal tavsiye olacak; sadece mevduat hesabıyla olmayacağı gibi sadece TL ile de enflasyona karşı tasarrufları koruyamıyoruz. Bu yüzden TL, döviz ve altına yayılmış bir portföy günümüz koşulları için daha uygun görünüyor.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.