FED'in açtığı yoldan diğer gelişmiş ülke merkez bankalarının faiz indirimleri ile ilerlemeleri küresel piyasalarda kartların yeniden dağıtılmasına neden oldu. Tahviller gözden düşerken hatta jeopolitik risklerden dolayı hisse senetleri de, yatırımcılar yeni arayışlara başladılar. Böyle bir konjonktürde aslında fazla da düşünmeye gerek yok. Güvenli liman misyonunu halen elinde tutan altın cazip geldi riskten korunmak isteyenlere.
Küresel ekonomi belirgin bir şekilde hız kesti. Lokomotif ülkelerden Amerika'nın çeyreklik büyüme hızı yüzde 3,1'den yüzde 2,1'i, Euro bölgesinin yüzde 0,2'ye, Çin'in yüzde 1,6'ya, Rusya'nın yüzde -0,40'a ve İngiltere'nin yüzde 0,50'ye kadar geriledi. Aynı zamanda enflasyon oranları da hafif durgunluğa eşlik edince bir telaş aldı merkez bankalarını.
Merkez bankaları için enflasyonla mücadele böyle bir konjonktür ile mücadeleye göre daha kolay ve tercih edilebilir oluyor.
Çünkü düşük enflasyon ve durgunlukta faizlerin inebileceği marj oldukça sınırlı.
Düşünün Avrupa Merkez Bankası daha nereye kadar çekebilir ki faiz oranlarını.
Zaten politika faiz oranı şuan da yüzde sıfır... Mevduatlara ise yüzde -0,40 faiz uyguluyor.
Yani bana para getirmeyin, kredi plasmanı yapın mesajı veriyor bankalara.
DÜŞÜK FAİZ FAKTÖRÜ
Dolayısıyla gelişmiş ülke merkez bankaları mecburen bir süre daha genişleyici para politikalarını sürdürmek zorunda kalacaklar. Faizlerin düşük kalması ise hem tahvil ve benzeri sabit getirili enstrümanların hem de mevduat hesaplarının cazibesini kaybetmesine neden olacak. Bu, birinci neden altın fiyatlarının yükselmesini sağlayan...
Buradan şu çıkarımı da yapabiliriz; faiz oranlarının yılsonuna kadar kafasını kaldıracak hali olmayacağından altın fiyatları yılın ikinci yarısında da yatırımcıların iştahını artırmaya devam edecek.
Altın fiyatlarının yükselmesini sağlayan diğer bir unsur ise merkez bankalarının rezervlerindeki altın hacmini belirgin bir şekilde artırmaları... Yılın ilk yarısında 374 ton altın almış merkez bankaları ki bu da son 19 yılın rekoru olarak kayıtlara girmiş.
Bunların büyük çoğunluğu da gelişmekte olan ülke merkez bankalarından oluşuyor.
2019 Ağustos itibarıyla FED 8 bin 100 tonluk rezervi ile zirveyi korumaya devam ediyor. En fazla altına sahip ikinci ülke ise Almanya... Almanya Merkez Bankasının rezervinde 3 bin 300 ton altını var. En büyük altın talepçileri Çin ve Hindistan'ın merkez bankalarının altın hacimleri ise sırasıyla bin 900 ve 612 ton. TCMB'nin rezervinde de 314,1 ton altın var ki bu da toplam rezervinin yüzde 16,2'sine tekabül ediyor. Merkez Bankaları dolar ve euro gibi majör para birimlerinin akıbetinden kaygı duydukları için altını artırarak rezerv risklerini dağıtmak istiyorlar.
YATIRIM FONLARI İLGİSİ
Üçüncü faktöre gelelim.
Altına dayalı borsa yatırım fonları ve Avrupa menşeli yatırım fonları da altın alımı ile belirsizliklere bağlı riskleri dağıtmaya çalışıyorlar. Borsa yatırım fonları toplam 2 bin 548 ton altın ile son 6 yılın en yüksek miktarına ulaştılar. Arz cephesi de hareketli altının. Yani sadece altına olan talep artmıyor aynı zamanda altın arzı da yükseliyor. 2 bin 323 ton altın arzı olmuş yılın ilk yarısında. Bunun yüzde 26'sı sisteme geri dönen altınlardan kalan yüzde 74'ü ise madenlerden gelmiş. Tabi fiyatlar yükselince madenlerde fazla mesai yapmaya başladılar. Toparlayalım...
2013'den bu yana ilk kez 1.400 doları aşan altın fiyatlarını bu seviyelere düşük faizler, jeopolitik riskler ve Haziran ayındaki rallinin yarattığı kitle psikolojisi gibi faktörler taşıdı. Yukarıda halen yükselme potansiyelinin olduğu hatırlatmasını da son not olarak düşeyim.