Arjantin krizi yayılır mı?
İyice kırılgan hale gelen küresel ekonomi çıkmazına bir de Arjantin krizi eklenmiş oldu. Arjantin küresel ekonomi sahnesinde önemli bir rol üstlenmiyor açıkçası. Bu yüzden Arjantin'de yaşanan ekonomik sorunların geniş bir boyutta asap bozucu bir gelişme olmadığını söyleyebiliriz. Sadece sorgulamamız gereken gelişmekte olan ülkeler içinde fazla kırılgan ekonomiye sahip olanlara da sirayet eder mi sorusu. Daha açık sormak gerekirse uzun süredir kırılgan beşliler içinde yer alan Türkiye'ye bir etkisi olur mu?
Tabi detaylara ve gerekçelere değineceğiz ama öncesinde şu tespiti rahatlıkla yapabiliriz; Çok büyük olasılıkla Arjantin krizi Latin Amerika coğrafyasında bulunan bazı gelişmekte olan ülkeler dışındakileri etkilemeyecek gibi görünüyor. Yani Türkiye ekonomisi de yabancı sermaye tarafından kriz kaygısı ile sorgulanmayacaktır. Şu noktaya açıklık getirmemde fayda var; Tabi ki Türkiye ekonomisinin çözmesi gereken sorunları var ve bu sorunlar mali piyasalardaki oynaklığı artırdığı gibi belli alanlarda ekonomiyi kırılgan hale getirebiliyor. Yine de Arjantin krizi yabancı ekonomi aktörleri nezdinde Türkiye için aynı algıyı oluşturmayacaktır.
Detaylara kısaca değinelim.
KÜÇÜLME VE YÜKSEK ENFLASYON
Arjantin yıllık bazda yüzde 5,8 küçülüyor. Son çeyrek büyüme oranı yüzde -0,2 düzeyinde gerçekleşti. Enflasyon oranı yüzde 55'lerde... Milli gelirinin yüzde 86'sına kadar ulaşmış yüksek iç borç stokunun yanı sıra yüzde 6'lar civarında cari açık da veriyor. Vahim olan ve krize neden olan iç ve dış borçlarını tam olarak çevirememesi. Cari açığın finansmanı için bırakın yabancı sermaye çekmeyi mevcut sermayenin çıkışına bile engel olamıyor. Son 3 ayda net sermaye -4,9 milyar dolar düzeyine ulaşıyor. Tabi algı bozulunca bu ortaya çıkan resmi de fazla yadırgamamalı.
Bugüne kadar yaşanan krizler özelliklerine göre kategorize ediliyor. Uzakdoğu Asya krizlerine kadar birinci ve ikinci kuşak kriz sonrasındakilere de üçüncü kuşak kriz olarak adlandırılıyor. 1. ve 2. kuşak krizlerde özellikleri bankacılık sektörünün batıklaşması, borçların çevrilememesi ve parasal sıkışıklıklar gibi sorunlar ön plana çıkıyor. Bu noktaya gelinmesinin en büyük nedeni olarak da yanlış kur politikası geçimi ve para ile maliye politikaları arasındaki eşanlılığın bozulması faktörleri dikkat çekiyor. Örneğin merkez bankası rezervleri ve enflasyonun boyutları göz ardı edilerek sabit kur rejiminin benimsenmesi gibi.
PİYASA KOŞULLARI DEĞİŞTİ
Finansal krizlerin en fazla yaşandığı dönem gelişmekte olan ülkelerin serbestleştirilmeye çalışıldığı 1980'lerin ortalarından 2000'lerin başları arası.
Liberalizasyon sürecinde önce emtia piyasaları sonrasında da mali piyasalar serbestleştirildi. Ardından küreselleşme ile sınırlar ekonomik açıdan kaldırılmak istendi. Yani stratejik sektörlerin korunması gibi ülke çıkarları odaklı politikalar yerine tamamen serbestleşmiş modeller inşa edildi gelişmekte olan ülkelere. Hazırlıksız girilen bu süreç doğal olarak ülkelerin zorluklar yaşamasına neden oldu. Bu da beraberinde krizleri getirdi.
Meksika, Arjantin, Brezilya, Şili, Türkiye ve Rusya krizleri, 1997'de Uzakdoğu Asya ülkelerinin ki bunlara Güney Kore de dâhil, krizleri izledi.
Artık ülkeler ekonomilerini liberal ve küresel koşullara adapte etmiş durumdalar. Yani gelişmekte olan ülkeler topyekûn değerlendirilmiyor yabancı sermaye tarafından. Dolayısıyla temerrüt olasılığı yüksek ülkeler sadece sınıflandırılıyor ve bu ülkelerden sermaye çıkışları gözlemleniyor. Türkiye'nin iç borçlarında temerrüde düşme olasılığı sıfır desek yeridir. Arjantin krizinin yayılım alanının dar olmasını destekleyen diğer bir faktör de ekonomik konjonktür. Gelişmiş ülke varlıklarının getirilerinin çok düşük seviyelere gelmesi, küresel büyüme hızı nedeniyle emtiaların durağan bir fiyat hareketine sahip olması nedenleriyle yabancı sermaye akımlarının yönü ister istemez altına ve gelişmekte olan ülke varlıklarına olmaya devam edecek.
Sonuç olarak Arjantin krizi en fazla kendi ekonomik koşullarına yakın ülkelerin dışına bulaşmayacak gibi duruyor.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Küresel durgunluk sinyalleri güçlendi (16 Ağustos 2019)
- Küresel faizlerin düşmesi altına yarıyor (09 Ağustos 2019)
- Enflasyon, Merkez Bankası beklentisi ile uyumlu mu? (06 Ağustos 2019)
- Merkez bankaları faiz indirdi, bundan sonra ne olur? (02 Ağustos 2019)
- TCMB faiz indirdi sıra FED’de (30 Temmuz 2019)