Küresel ekonominin bu yılı zor geçireceği geçen yılın son aylarından belli olmaya başlamıştı. Özellikle küresel ekonominin lokomotiflerinden Çin ve Avrupa coğrafyasından açıklanan büyümenin öncü göstergeleri sorunun habercisi idi. Amerika daha doğrusu FED biraz kendini kandırdı, belirgin bir toparlanma varmış gibi para politikasını sıkılaştırmaya kalkıştı. Kısacası şuan küresel ekonominin içinde bulunduğu durumu yadırgamamak lazım, sanki toparlanmış yanılsaması ve bunun yutturulmaya çalışılması eleştirilmeli. Zaten Başkan Trump'ın da FED'i eleştiri yağmuruna tutmasının ardında bu gerçek yatıyor.
FED'in bundan sonra alacağı aksiyonlar ve daha da önemlisi belirsizlikleri ortadan kaldıracak mesajlar vermesi ve iletişim kanallarını sağlıklı kullanması hayati önem taşıyor. Bir yerde küresel ekonominin kaderini, bazı jeopolitik unsurların yanı sıra, FED belirleyecek desek yeridir. Ne yazık ki Başkan Trump'ın dozajını sağlıklı belirleyemediği eleştirileri FED'i geriyor.
Neyse... İzleyip göreceğiz.
VERİM EĞRİLERİ NEGATİFLEŞTİ
Küresel durgunluk ve ekonomik türbülans karşısında ABD diğer gelişmiş ülkelere ve Çin'e göre daha avantajlı konumda bulunuyor.
Çünkü Almanya ve Çin gibi ülkelerin ihracatı ekonomilerinde büyük rol oynamasına karşın ABD milli gelirinin yüzde 12'sini oluşturuyor ABD'nin ihracatı. Daha açık bir ifadeyle uluslararası ticarette ortaya çıkan riskler karşısında ABD ekonomisi göreceli olarak daha az zarar görebilir.
Durgunluğa işaret eden veriler şöyle;
Gerek büyümenin gerekse enflasyonun aşağı yönlü hareketini yansıtan en önemli sinyal "tahvil verim eğrilerinden" geliyor. ABD 30 ve 10 yıllık tahvil faiz oranları uzun aradan sonra 2 yıllık tahvil faiz oranlarının altında kaldı. Vade bitimine 1 ay kalan tahvillerin faiz oranı yüzde 1,98 iken 10 yıllıkların yüzde 1,54'lerde. Bu da ileriye yönelik durgunluğun bu bağlamda faizlerin düşeceği anlamına geliyor.
Büyüme rakamlarının belirgin şekilde gerilemesi de durgunluğun diğer bir göstergesi. Almanya'nın en son açıkladığı büyüme oranı yüzde -0,10 seviyesinde. Aynı şekilde İsveç, Norveç ve İngiltere'de negatif büyüme oranlarındalar.
İtalya sıfır ve Fransa sıfıra yakın büyümede kalıyorlar.
Avrupa Birliği ortalaması ise yüzde 0,20.
İhracatımızın neredeyse yüzde 50'sini gerçekleştirdiğimiz coğrafya durma noktasına gelmiş.
Bu gerçekten hareketle ihracat reformunun ne kadar kritik öneme sahip olduğunu bir kez daha vurgulayabiliriz. Yani yerli girdilerle katma değeri yüksek üretimin yanı sıra acil şekilde yeni pazarların da listeye eklenmesi gerekiyor
ARJANTİN SORUNU DA EKLENDİ
Uzakdoğu'da da ekonomiler fren yapmak zorunda kalıyorlar. Çin yüzde 1,6 büyüme rakamı açıkladı. Son çeyrekte Güney Kore yüzde 1,1 ve Japonya yüzde 0,40 oranında büyüyebildiler.
Asya'nın diğer bir devi Hindistan da Çin gibi ancak yüzde 1,6 düzeyinde bir büyüme hızı yakalayabildi. PMI ve ISM gibi büyümenin öncü göstergeleri de uzun süredir 50 seviyesinin altında seyrediyor.
Küresel durgunluğun yarattığı risk yetmiyormuş gibi bir de denkleme Arjantin girdi. Ön seçimlerde 2015 yılından bu yana iktidarda olan liberal ekonomi politikaları dostu ve IMF ile 57 milyar dolarlık anlaşma imzalayan Macri'nin başarısız olması belirsizlik algısı oluşturduğundan Arjantin'i kısa aradan sonra bir kez daha zora soktu. Sıkıntı acaba bu kriz diğer gelişmekte olan ülkelere yayılır mı sorusunun yanıtında. Bu sorunun yanıtını diğer yazımda aramaya çalışacağım.